26.08.2007

Yaz gecelerinde makyaj

Yaz gecelerinde makyaj


Yaz gecelerinde bronzluğunuz kadar makyajınızla da dikkat çekmek istiyorsanız tercihiniz doğal tonlarda kozmetik ürünlerinden yana olsun.
Yazın cildimizin nemlendirilmeye her zamankinden daha fazla ihtiyacı olur. Bunun için güneşlenirken mutlaka koruma kremi, güneşlendikten sonra da nemlendirici krem kullanın.

Yapacağınız makyajın güzel görünmesinin ilk şartının temiz ve iyi nemlendirilmiş bir cilt olduğunu da unutmayın.

İşte makyaja başlamadan önce mutlaka yapmanız gerekenler:

* Yağlı bir cilde sahipseniz temizleyici olarak jelleri tercih edin.
* Cildiniz normalse, her zamanki temizleme ürünlerinizi kullanmaya devam edebilirsiniz. Bunlara ek olarak güneş koruması içeren bir nemlendirici kullanmanızda fayda var.
* Kuru bir cilt tipine sahipseniz, cildinizi iyice temizlediğinizden emin olun ve kuru ciltler için uygun olan nemlendiricileri düzenli olarak kulllanın.
* Göz çevremiz hassas bölgedir ve düzenli olarak nemlendirilmeye ihtiyaç duyar. Göz çevresini yeterince nemli tutmak için gece ve gündüz göz kremi kullanın. Makyaja başlamadan önce göz altı kapatıcınızın teninizde pürüzsüz durmasını sağlamak için göz altınıza parmaklarınızın ucuyla nemlendirici sürün. Dilerseniz kapatıcıyı bir fırça yardımıyla kaş çizginize kadar uygulayabilirsiniz. Yaz aylarında çoğu zaman fondöten kullanmak pek tercih edilmez. Ama kuru bir cilde sahip olanlar özelikle gece makyajında fondöteni tercih edebilir. Bir sonraki adım olarak pudrayla fondöteninizin iyice oturmasını sağlayın. Pudrayı bir süngerle uygulayabilir, fazlalıkları da birkaç fırça darbesiyle yok edebilirsiniz. Göz makyajınıza kaş renginize uygun tonda bir göz farı seçerek başlayın. Farı, göz kapağınıza bir fırça yardımıyla uyguladıktan sonra alt kirpik çizginizi de koyu tonda bir farla belirginleştirin. Dilerseniz ardından siyah renk eyeliner ile üst göz kapağınızın hattına ince bir çizgi çekin. Kaşlarınızı da kaş şekillendiricisiyle düzeltin. Son adım olarak da kirpiklerinize iki kat rimel sürün. Bronz görünümünüzü korumak için, güneşin yüzünüze doğal olarak geldiği bölgelere (yanaklar, alın, burun ve çene) bir fırçayla bronz tonunda allık sürün. Elmacık kemiklerinizden başlayarak yukarı saç diplerinize doğru yumuşak tonda pembe allık da uygulayabilirsiniz. Dudaklarınızı boyarken onların ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurun. Kullanacağınız rujun rengi kadar dudaklarınızı beslemesinin, nemlendirmesinin ve korumasının da önemli olduğunu unutmayın. Bunun için SPF bazlı, yani koruma faktörü içeren rujlar seçmeniz daha doğru olur. Yaz makyajınızı tamamlamak için dudaklarınıza doğal tonda bir ruj sürmeyi tercih edin. Bu daha parlak ve sağlıklı bir görünüme kavuşmanızı sağlar. Dudaklarınızın daha belirgin hale gelmesini isterseniz rujunuzun üzerine parlatıcı uygulayın.

Kaş deyip geçmeyin


Yüze anlamını ‘kaşlar’ verir dersek, pek de yanılmış sayılmayız. Hangi yüze hangi kaş gider? Kaşlardaki yeni trendler neler? Kaşlarla ilgili doğrular ve yanlışlar...
Her yüzün bir ifadesi vardır. Bu ifadeyi bozmamak adına yapılması gereken yegane kural, kaş yapısını belirleyen adaleyi takip etmektir. Eğer kişi farklı bir talepte bulunuyorsa o zaman kaşın çıkışı ve kişinin talebi baz alınarak hareket edilir.

Evde kaş alırken nelere dikkat etmemiz gerekir?

Evde kaş alırken kadınlar öncelikle kaşın çıkışına dikkat etmelidirler. Kaşların çıkış yönünde alınması batık sorununu engeller. Ayrıca kaş alınırken cımbızın ucunu takip etmek önem taşır. Böylece hangi tüyü yakaladıklarını görebilirler.

Kaşlardaki yeni trendler neler?

Dünyada genel olarak doğal görünümlü kalın kaşlara yönelik bir eğilim var. Doğru olduğuna inandığım bu tarzı severek uyguluyorum. Ancak müşterilerimizin taleplerine göre adale yapısına sadık kalarak da kaşı inceltiyoruz.

Kaşlarla ilgili doğrular-yanlışlar

Kaş üsten alınmamalı

Kaşın alınması, yaşla birlikte yer çekiminin de etkisiyle, adalelerin gevşemesini hızlandıracaktır. Bu durumda kaşın düşmesi söz konusudur. Kaş alımında üst bölgede lazer, ip, epilasyon gibi yöntemlerden kaçınmak gerekir.

Kaş kesilmemeli

Kaş alınırken sık başvurulan bir yöntem olan kaş kesimi, çıkışının bozulmasına kaş kıllarının da sertleşmesine ve uzamasına sebep olur. Kaş kesimi yerine aradan çıkan uzamış sert kılların alınması tercih edilmelidir.

Küsen kaş tekrar çıkmaz

Çoğu kez yanlış alımdan kaynaklanan ve kaş küsmesi olarak adlandırılan kaşın çıkmaması problemi, çözülebilen bir sorundur. Eğer kişinin kan dolaşımı, kansızlık ya da stres gibi bir problem yoksa zayıflayan kıl zaman içinde yenilenir. Fakat isteğe bağlı olarak sarı tüyleri canlandırmak için iki farklı yöntem uygulanabilir.

a- Ustura tarzı keserek kaşlar beslenebilir

b- Kan dolaşımını yoğunlaştırıcı krem tarzı ürünler ya da masajlar tercih edilebilir

Sorunlu kaşlarda kalıcı makyaj tercih edilebilir

Çok mecbur olmadıkça kalıcı makyajın kaşa tercih edilmemesinden yanayım. Adaleye yapılan her hareket ona zarar verecek, deriye yapılan her darbe ise deformasyona sebep olacaktır.

Alınan kaşın toparlanması zaman alır

Alınan kaşın tekrar aktif duruma gelmesi ve tamamlanması altı ay- bir sene arası zamana yayılır. Söz konusu zaman kişinin vücut yapısına göre değişir.

Kırmızı dudakların püf noktaları!

Kırmızı tüm kadınları cazibeli ve seksi kılan bir renk. Peki ya makyajda kırmızı tonları kullanmaya herkes cesaret edebilir mi? Sizi bilmeyiz ama cesareti olanın ilk önce tavsiyelerimize bir göz atması gerekir.
Kırmızı dikkat çekici bir renk olduğuna göre kırmızı tonlarda bir ruj sürmek de oldukça dikkat çeker. Bu nedenle rujunuzu seçerken ve sürerken bazı noktalara dikkat etmeniz gerekir...

1. Teninizin rengine uygun olmalı. Örneğin eğer dişleriniz sararmışsa bordoya yakın kırmızı bir juj dişlerinizin daha beyaz görünmesini sağlayabilir.

2. Test edin. Çoğu kadın ruju elline sürerek denemeyi tercih eder oysa yüzdeki gölgeler farklıdır. Alacağınız ruju mutlaka dudağınızda test etmelisiniz.

3. İçgüdülerinize güvenin. Kırmızı ruj seçmekte zorlanıyorsanız size önerimiz size ilk başta uygun gelen ruju seçin.

4. Gece abartılı bir makyajla hoş duracak kırmızı bir ruju, gündelik yaşamda kullanırken sade bir makyajla tercih etmelisiniz. Yoksa tüm dikkatler yüzünüze çevrilebilir.

5. Kendinize alışmak için zaman verin. Kırmızı ruj size oldukça uzak bir görüntüyse aynada sürekli kendinize bakarak gözlerinizi alıştırabilirsiniz.

6. Mat mı parlak mı olacağına karar vermelisiniz. Parlak kırmızı sizi daha modern göstereceği gibi mat bir kırmızı da daha uzun süre kalıcı olabilir.

7. Doğal bir kalem kullanın. Farklı tonlarda bir kalem kullanmak zıt bir görüntü yaratabilir. Bunun için dudak renginize uygun bir kalem seçmeniz tavsiye edilir.

8. Doğru şekilde sürün. İlk önce dudaklarınızı kalemle belirginleştirin daha sonra da dudak fırçası ile rujunuzu sürün. Üstüne biraz pudra sürün ve rujunuzu bir kez daha üstüne sürün.

Bir çanta dolusu hile

Yoğun yaşayan kadınlar olduğunuza göre amaç zamanı doğru kullanmak ise, yanınızda bulunması gereken kozmetik malzemeleri önemlidir. İşte kozmetik çantanızda bulunması gereken "olmazsa olmaz" birkaç malzeme...

1- Tırnak ojesi: Temponuzun hızlı olduğu anlarda bile bozulabilecek tırnak uçlarınıza hızlı bir rötuş yapmak için...

2- Cımbız: Unutulmuş veya yeni fark edilmiş tüylerin hızla ortadan kaldırılması için

3- Saç jölesi ve şekillendirici: Islak saçlara şekil vermek, kuru saçın şeklini korumak, at kuyruğundan taşan yaramaz saçları tutmak veya saçları iki toplantı arası yatıştırmak için...

4- Allık: Yorgunluğun izlerini en çabuk silebileceğiniz kozmetik arkadaşınız...

5- Deodorant/parfüm: Tazelenirken kendinizi mutlu etmek için...

6- Likit parlak far: Gözlerinize ışıltı katmak için eğlenceli bir yol. Üstelik bu gölgeleri kullanırken parmaklarla yardıma gerek yok!

7- Nemlendirici makyaj temizleme mendilleri: Makyajınızı temizlerken gözlerinizi rahatsız etmeyen, üstelik cildinizi nemlendiren küçük mucizeler.

8- Besleyici gece kremi: Ani bir yolculuk olasılığına karşı mutlaka yanınızda olması gereken bir ürün. Cildinizi ihtiyacı olan bakımdan bir gün bile mahrum etmemek için.

9- Rimel: Siyah klasik bir rimel. Makyaj yapılır ya da tazelenirken yapılması zorunlu son adımı unutmamak için...

10- Vücut kremi: Günün yorgunluğunu atan bir duştan sonra vücudunuzu beslemek için...

17.08.2007

POWER PLATE

Power Plate
Sevgili bayanlar yaza hazır mısınız? Güneşin ilk pırıltılarını hissettirmeye başladığı şu günlerde yazı daha formda bir vücut ile karşılamak isteyenler için sizleri Power Plate ile tanıştırıyoruz.

Kozmetik amaçlı kullanıldığında özellikle selülit, bölgesel incelme ve vücut sıkılaştırma konularında son derece etkili sonuçlar alınan ve kendi alanında yılın cihazı seçilen Power Plate ile ilgili ücretsiz deneme seansına katılabilirsiniz.

Günde sadece 10 dakika, haftada 3 kez

Yerçekimi nedeniyle hepimizin kütlesinin kilogram olarak tanımlanan bir ağırlığı vardır. Bu çekim gücüne karşı koyarak hareket eden insan vücudunda kaslar gelişir ve güçlenir. Tüm dünyada yaygın olarak kullanılan bu teknikte, Power Plate’in ürettiği vibrasyon, insan vücuduna bir enerji olarak yollanır. Tercih edilen frekanstaki salınımlar vücüt kaslarının gerilme yönünde uyarır. Uygulama süresince kaslar sürekli olarak gerilir/gevser ve çalışır. Günümüzde birçok sporcunun antremanlarını üzerine ilave ağırlıklar takarak yapmasının nedeni de budur. Vücudun her bölgesindeki kaslar uygulamanın yapıldığı kısa süre içinde yoğun bir disiplin içersinde çalışır.

Power Plate kontrol panelinden seçilecek 40 Hz. salınım hızı ile kaslarımız saniyede 40 kez gerilir ve gevşer. Örneğin, 1 dakika bu salınım altında çalışan karın kaslarımız yüzlerce kez mekik hareketi yapmışçasına yorulur. Çalışma tamamlanıp dinlenmeye geçildiğinde, vücut kendini dengelemek için metabolizmayı ayarlar. Bu ayarlama ile vücudumuzun performans çizgisi yukarı çekilmiştir. Bir sonraki çalışmada vücut performansını bu yeni çizgiyi baz alarak yukarıya çekmeye çalışır. Vücudun performans arttıcı bu girişimine “supercompensation” denir.

Alınan neticeler ile birlikte uzun bir zaman sporcular üzerine uygulanan bu sistem günümüzde spor, medikal, estetik-kozmetik-güzellik, sağlıklı yaşam, fizik tedavi alanlarında sıkça kullanılmaktadır.

Power Plate;

Vücudun direncini ve esnekliğini arttırır,
Kan dolaşımını düzenler (capilarisation and lymph drainage)
Vücudun patlama gücünü arttırır (explosive strength)
Eklem bağlarını kuvvetlendirir (bone tissue)
Bölgesel ağrıları azaltır,
Serotine ve Neurotrophine hormonlarını arttırır.
Power Plate; Vibrasyon Platformları ile düzenli olarak çalışma yapmanın yararları üzerine sürdürülen çalışmalar göstermiştir ki: Whole Body Vibration diğer çalışma programlarına göre % 85 daha az zaman gerektirir;buna karşın kasların çalışmasını ve direncini % 25 daha fazla arttırır.

Eklem, bağ (ligaments) ve tendonlardaki yük ve gerilme çok daha azdır.

Tüm dünyada güvenle kullanılan sistem

Fizik Tedavi: Vibrasyon uygulaması kasları, kas dokusunu, kemik yapısını ve eklem bağlarını güçlendirdiğinden, eklem sakatlanması riskini azaltılır. Ayrıca bu bölgelerde görülen hasarların daha kısa süre içinde onarılmasını kolaylaştırır.

Spor: Genelde uygulanan kas güçlendirici spor programları ile birlikte uygulandığında, kasların çok daha kısa sürede güçlenmesine yardımcı olur. Bunun yanısıra tek başına kullanıldığında benzer etkiyi görmek mümkündür. Günde sadece 10 dakikalık bir uygulama ile vücudun her bölgesindeki kaslar güçlenmektedir.

Fitness: Geleneksel fitness (esneme/gevşeme) çalışmalarına uyum sağlayabildiği gibi, bu çalışmalarda ısınma ve soğuma programı olarak kullanılabilir. Step, Aerobics ve diğer fitness programlarından önce ısınma amacıyla kullanıldığında sporcuların ana çalışma programına ayıracakları zaman artmaktadır.

Rehabilitasyon: Kas zafiyetini (atrophy) ve kas gevşekliğini (hypotonia) ortadan kaldırır, ağrıları azaltır, algılama sorunlarını (Proprioceptive disturbances) giderir. Tüm vücutta rahatlama yaratır.

Medikal: Kan dolaşımını düzenler, kemik erimesi (osteopsis) bozukluklarının düzeltilmesine katkı sağlar.Çalışma esnasında kalp atış hızı sabit kaldığından vücuda ilave yük getirmez.

Kozmetik: Vücutta sıvı birikmesini engeller, birikmiş sıvıların drenajına yardımcı olur. Serbest yağların parçalanmasını hızlandırır, en önemlisi kas yapısını geliştirdiği için bölgesel selülitleri giderir, vücudun sıkı bir dokuya sahip olmasına yardımcı olur, selülit oluşumunu engeller. Vücuttaki tonik dengesini ayarlayarak dokuların sıkılığını arttırır.

Power Plate'in faydaları

10 dakikalık Power Plate çalışması yaklaşık 1 saatlik fitness çalışmasına eşdeğerdir...

Esneklik kazandırır,
Vücuttaki tüm kasların derinlemesine çalışmasını sağlar,
Eklem sakatlıkları riskini minimuma indirir,
Kan akışı ve oksijenlenmeyi arttırır,
Hormanların daha yüksek düzeyde çalışmasını sağlar,
Vücudun Patlama Gücü artar,
Vücüt suyunun drenajını arttırır,
Osteoporosis etkisini azaltır,
Sırt ve bel ağrısını azaltır, bu bölgeleri güçlendirir,
Selülit oluşumunu engeller, selüliti azaltır,
Kemik yoğunluğunu arttırır,
Kolajen üretimini arttırır,
Zihinsel ve bedensel stresi azaltır,
Günde sadece 10 dakika çalışarak genç kalın....

POWER PLATE kas gücünü arttırır: Power Plate ile çalışırken calışma bölgesindeki kas grubu %95 yoğunlukta çalışır ve gelişir. Vücudumuzun dayanıklılığı ve gücü etkili biçimde artar.

POWER PLATE zaman kazandırır: Power Plate ile 10 dakika calısmak, klasik yöntemlerle 60 – 90 dakika güçlendirici egzersiz programlarına karşılık gelir. Zira Power Plate ile çalışırken bircok kas grubu ayni anda maximum verim ile çalışmaktadır.

Power Plate esnekligi arttırır: Power Plate vücudumuzdaki kas ve tendonlari ısıtarak esneklek kazandırır. Sadece 2 dakikalık esneme programı tüm vücudun esneme yeteneğini arttırır.

Power Plate vücut uyumunu arttırır: Power Plate kas içi ve kaslar arasindaki koordinasyonu saglayan tum reseptorlerin ayni anda uyarılmasını sağlar. Boylelikle vücut koordinayon yetenegi ve uyumu artar, buna bagli olarak tepki ve denge hissi gelişir.

Power Plate dolaşımı düzenler: Power Plate çalışması esnasında kaslar saniyede 35 ila 50 kez kasılarak en küçük kılcal damarlara dahi saniyede 35 yada 50 kez kadar kan pompalanmasına neden olur. Bu kan akışı, hücrelerin kisa sürede enerji depolamasına katkıda bulunur. Kan akışındaki bu artış aynı zamanda kanda bulunan atıkların hızla vücudu terketmesini sağlar ve kan hücreleri yenilenir.

Power Plate metabolizmayı yükseltir: Power Plate metabolizmanın zenginleşmesine neden olur, yağ yakılmasını şiddetlendirir, ve ana metabolizmayı düzenler. Deri altındaki yağ tabakasını azaltır.

Power Plate fitness’i geliştirir: Kaslardaki gelişmeye bağlı olarak tüm vücut sistemi dayanıklılığını arttırır. Yapılacak düzenli çalışmalara alışan vücüt çok kısa sürede kendi performansını yukarı çeker. Bunun sonucu olarak daha uzun mesafeleri yürüyebilir, daha hızlı koşabilir, daha yükseğe sıçrayabilir, uyumlu ve esnek bir vücuda sahip olabiliriz.

Power Plate iyi hissetmeyi sağlar: Power Plate başta mutluluk ve rahatlık olmak üzere yaşantımızda pozitif etkileri olan bir cok hormonun daha fazla salgılanmasını sağlar. Bu artış yaşam kalitemizi artırır, cinsel yaşantımızı olumlu yönde etkiler.

POWER PLATE Selüliti azaltır: Power Plate ile yapilan masaj ozellikli egzersizler deri altındaki yağ dokusunun azalmasina, yağ hücrelerinin parçalanmasina, daha sıkı ve sağlıklı bir dokuya sahip olmamıza yardımcı olur. Selulit azaldikca ve doku güclendikce derinlemesine etki baslar. Bu tür egzersiz programlari ile yüz kaslarinda dahi güclenmeler saptanmaktadir.

POWER PLATE Osteoporosis etkisini azaltır: Yapılan tüm bilimsel çalışmalar vücuda uygulanan düzenli ve kuvvetli vibrasyonun kemik erimesini azalttığını ve kemik yoğunluğunda kayda değer yükselmelere neden olduğunu göstermektedir. Power Plate vücut üzerindeki yerçekimi kuvvetini arttırdığından kemik mineral yoğunluğunda da artışlar sağlamaktadır.

SOLARYUM

Solaryum son yıllarda en çok talep edilen konuların başında gelmektedir. Pek çok kişi bronz bir tenin kişiyi daha güzel, canlı gösterdiği fikrinde birleşmektedir. Bu doğrudur ancak solaryuma girerken dikkat edilmesi gereken bazı kurallar vardır. Her şeyden önce giriş süreleri ve seans adedi çok önemlidir.

Bundan dolayı biz merkezimizde cilt testi yaptıktan sonra kişinin ilk seanstan itibaren kaç dakika ve toplam kaç seans girmesi gerektiğini belirleriz. İlk seansta 8-10 dakika yeterlidir ve 5''er dakika arttırarak maksimum 20 dakika kalınmalıdır. Fakat ne yazık ki günümüzde ne solaryum merkezleri ne de müşteriler bu konuda gereken önemi göstermemektedirler.

Lavinia da çift filreli ve çift havalandırma sistemli bir cihaz ile hizmet vermekteyiz ve doğal bir bronzluğa ulaşmak için 6 -7 seans yeterli olmaktadır. Aşağıdaki bilgileri lütfen dikkate alınız:

1. Bir hafta içinde 3 kereden fazla girmeyiniz.
2. Aynı gün ,içinde 2 kez girmeyiniz.
3. Mutlaka makyajınızı temizleyiniz.
4. Lensle solaryuma girmeyin.

Bunlara dikkat edildiği ve makul sürelerde girildiği taktirde solaryum cildinize sağlıklı bir bronzluk sağlamakla kalmaz aynı zamanda D vitamini sentezi yaptığı için kemiklerinizin güçlenmesini, eğer varsa bel, sırt ve boyun ağrılarınızın azalmasını sağlar.

12 soruda solaryum

1. Solaryum zararlı mıdır?
Kuralına uygun girilirse kesinlikle zararlı değildir.

2. Zararlı olmadığının en önemli kanıtı nedir?
Tüm solaryum üreticisi firmalar sağlık açısından TÜV,CE ve DIN gibi normlara uymak zorundadır.Aksi taktirde ürünlerini diğer ülkelere satamazlar.

3. Ülkemizde bunları denetleyen bir kurum var mıdır?
Elbette vardır. Aksi halde distribütör firmalar bu cihazları ithal edemez ve satamazlar.

4. Solaryumun güneşten farkı nedir?
En önemli fark solaryum cihazları filtreli olduğu için, güneş gibi ozon tabakası delindiği için kansorejen etkisi olan ışınlar cilde temas etmez.

5. Solaryum cildi kurutur mu?
Gereksiz derecede fazla girilirse tabi ki kurutur.

6. Solaryuma girerken nelere dikkat etmeli?
Tüplerin yeni olmasına, filtreli ve havalandırma sistemli olmasına ve dezenfekte edilmesine…..

7. Kaç dakika girmeliyiz?
Eğer kişi ilk defa giriyor ya da uzun zamandan beri ilk defa giriyor ise cilt yapısına göre 5 ya da 10 dk girmeli solaryuma girmeye alışmış ise maksimum 20 dk girmelidir.

8. Toplam kaç seans girmeliyiz?
Bu tamamen cilt yapısına bağlıdır. Fakat ilk etapta 6 ya da 7 seansı geçmemelidir. Daha sonra ara sıra girilerek renk korunabilir.

9. Solaryuma girmeden önce ne yapmalıyız?
Makyaj ve cilt üzerindeki deodorant, parfüm ve benzeri şeyler iyice temizlenmeli ve ayrıca gözlerde lens varsa çıkartılmalıdır.

10. Solaryumda gözler açık kalabilir mi?
Mutlaka özel gözlükleri kullanılmalıdır.

11. Solaryumun faydaları nelerdir?
Doğru girildiğinde yağ salgılamasını dengeler ve sivilcelerin kurumasına yardımcı olur, sırt, omuz ve boyun ağrılarını azaltır, vücutta D vitamini sentezi oluşturarak kemik erimesinin önlenmesine yardımcı olur.

12. Solaryumdan sonra nelere dikkat edilmeli?
Bol bol su içilmeli, yüz ve vücut için nemlendirici kullanmalı. Hem böylece çok daha kalıcı bir bronzluk ortaya çıkar. Hemen ardından makyaj, parfüm ve benzeri kullanılmamalı.

PROTEZ TIRNAK

Güzel eller için protez tırnaklar

Lavinia’da merkezi Almanya da bulunan “MAHA International” tekniği uygulanmaktadır. Protez tırnak estetik açıdan son yıllarda bayanların en çok talep ettikleri konuların başında yer almaktadır. “Protez Tırnak Kimlere Uygulanabilir?” ilk akla gelen sorulardan biridir. Eğer tırnaklarınızda renk ve şekil açısından bir problem varsa, tırnaklarınız çok çabuk kırılıyor yada ikiye ayrılıyorsa, tırnaklarınızı istediğiniz gibi uzatamıyor ya da sürekli olarak tırnaklarınızı yemekten şikayet ediyorsanız protez tırnak sizin için eşsiz bir çözüm sunabilir. Protez tırnak sadece yukarda belirttiğiniz şikayetleri yaşayan kişilere değil, aynı zamanda estetik açıdan ellerine farklı bir görünüm vermek isteyen kişilere de uygulanabilir.

Protez tırnak uygulamasında dikkat edilmesi gereken en önemli husus kişinin parmak yapısı ve tırnak şeklidir. Uygulama yaklaşık 2,5 saat sürer fakat işlem tamamlandıktan sonra doğal tırnaktan asla ayırt edilemeyecek görünümde son derece doğal ve estetik yeni tırnaklar ortaya çıkar.

Protez tırnak uygulamasında jelli ve akrilik olmak üzere 2 çeşit vardır. Lavinia’da biz daha çok yaklaşık 3 ay kullanım süresi olan akrilik tekniği kullanmaktayız.

Protez tırnağın en önemli özelliklerinden biri takma tırnak gibi tırnağın dibinden değil, sadece ucundan takılıyor olmasıdır. Tırnağın büyümesi dibinden gerçekleştiği için protez tırnak asıl gerçek tırnağın büyümesini ve hava almasını engellemez. Eğer tırnak uzatamama ya da yeme probleminiz varsa 2,5 - 3 ay gibi bir sürede tırnağınızın sağlıklı bir şekilde uzadığını görürsünüz. Protez tırnaklar takıldıktan sonra kişi sanki kendi doğal tırnağıymışcasına bilgisayar, daktilo, araba kullanımı gibi işlemleri sakınmadan, rahatlıkla yapabilir.

Protez tırnağın görünümü öylesine estetik ve doğaldır ki kimse bunları doğal tırnaktan ayırt edemez.

EPİLASYON

Epilasyon nedir?

Gereksiz kılların elektrik akımı kullanarak yok edilmesine epilasyon denir. Bunun haricindeki diğer sistemlerin adı depilasyondur. Arasındaki fark ise epilasyon kalıcı, depilasyon geçici çözümdür.

Depilasyon yöntemleri

Tüy dökücü ürünler: Cilt yüzeyinin hemen altındaki tüyleri çözer ve 2-3 gün sonra yine çıkar. Yüzeydeki koruyucu tabakaya zarar verebilir.

Cımbız: Foliküle zarar verir. Kan akışını hızlandırarak tüylerin kalın ve çok çıkmasını sağlar.

Cımbız yöntemli aletler : Silk epillerdir. Yine kan akışı hızlanır.

Klasik ve sir ağdalar: Klasik ağda, şeker, su ve limon karışımı ile yapılan bir tür şekerlemedir. Ağda yapılacak yerin çok temiz olması gerekir. Ağda sıcakken kılların çıkış yönüne doğru sürülüp tersten çekilmesi gerekmektedir.

Kıl Yapısı

Vücudumuzdaki kılların tamamen yok edilmesi için kılın yapısını ve büyüme dönemlerini çok iyi bilmek gerekir. 3 değişik kıl vardır.

Lanugo : Anne karnında bebekte oluşan koruyucu kıllardır. Doğum sonrası zaman içinde dökülür.

Verüs : Renkleri koyu değildir. Yumuşak ve ince olup 2 cm'den fazla uzamazlar; kökleri yüzeye yakındır.

Terminal : Vücudun belirli bölgelerinde yer alırlar. Uzun, kalın ve koyu renklidirler.

Kılın Büyüme Dönemleri

Kıl büyürken 3 aşamadan geçer:

Anagen : Folikülün dibinde yeniden yapılanmadaki aktif dönemdir. Kılın en sağlıklı ve hızlı büyüdüğü devredir. Kıl, köküne tam olark bağlıdır. Epilasyon yapılırken, kıl tamamen ortadan kalkar. Kılların %80'i anagen evresini yaşarken, %20-30 katagen veya telagen dönemdedir.

Katagen : Anagen dönemden sonra gelen kıl gelişimin yavaşladığı evredir. Kıl kökü ile folikül bağlantısı zayıf olduğundan kılda büyüme durmuştur. Bu dönem ortalama 2-3 hafta sürer.

Telagen : Kılların ürediği keselerde tüm faliyetin durduğu dönemdir ve katagenden sonra gelir. Kıl bu evrede dinlenmeye çekilmiştir.Bu dönem 2-4 ay sürer. Üretim yeniden başlayınca yeni kıl eskiyi atar.

Gereksiz kıllar neden çıkar:

Soya çekim
Hormon dengesizliği
Bezlerin deformasyonu
Cımbız ve benzer işlemler ile kıl köklerinin güçlendirilmesi
Ergenlik ve menapoz çağı
Doğum sonrası hormonal nedenler
Doğum kontrol hapları
Kortizon kullanımı
Depresyon
Adranalinin fazla salgılanması

Epilasyon uygulanmayacak kişiler:

Astım hastaları
Egzama ve mantar problemi olanlar
Hepatit B hastaları
Açık yaralar
Epilepsisi olanlar ve spatikler
Hamileler
Kalp pili, metal, protez taşıyanlar
Açık kalp ameliyatı olanlar
Çok düşük ve yüksek tansiyonu olanlar
Yaşı küçük olanlar

Epilasyon yapılmayacak bölgeler:

Kulak ve burun içleri
Et benleri üzeri
Ana damar üzeri
Saç dipleri ve kaş üzeri

Flash Epilasyon

Merkezimizde yaklaşık 8-10 seans gibi bir sürede istenmeyen tüylerin bir daha çıkmamak üzere yokedilmelerini sağlayan ve herbir kıl kökünde saniyenin yüzde biri kadar kısa sürede etkili olan ve çalışılan bölgedeki sinir uçları acıyı algılayıp beyne iletmeden işlemi tamamlayan Flash Epilasyon yöntemini uygulamaktayız.

Bu sistemde epilasyon yapılırken ve yapıldıktan sonra ciltte oluşucak hafif bir kızarıklık haricinde leke, yara, yanık gibi problemlere rastlanmaz. Konu ile ilgili olarak merkezimizde ücretsiz deneme seansı uygulamaktayız. Seans süreleri uygulanacak bölgeye ve tüy yoğunluğuna göre değişir. Başlangıçta tüylerin çıkış sürelerine göre daha sık aralıklarla gelinirken 3. veya 4. seanstan sonra kökler zayıflamaya ve tüyler azalmaya başlar ve sonunda tamamen yok olur. Bu son derece sağlıklı ve etkili bir yöntemdir.

Not: Bu yazı bir çeviri ve derlemedir.

Göğüs ve dekolte bakımları

Göğüs ve dekolte bakımları

Göğüslerde meydana gelen sarkma, yumuşaklık ve deformasyon bayanların en çok duyarlı oldukları konuların başında yer almaktadır.

Yapısında hiç kas olmayan tamamen yağ ve süt bezlerinden oluşan göğüsler zamanla yer çekimi, yaşlanma, sık kilo alıp verme, doğum, emzirme, yanlış sütyen kullanımı gibi nedenlerle eski diri ve dik görünümlerini yitirirler ve bu durum estetik açıdan bayanların huzursuz olmasına ve çeşitli yöntemler aramasına neden olur.

Sizlerin de çok iyi bildiği gibi ilk akla gelen büyütme, küçültme ya da silikon gibi operasyonlardır. Ancak ben şahsen bir kadının kadın olduğunu vurgulayan göğüs gibi önemli bir uzvunu cerrahi müdahalelerle riske atmasını kesinlikle doğru bulmuyorum.

Kaldı ki slikon ve benzeri yöntemlerin zararlı olup olmadığı halen tartışılmaktadır.

ABD ve Avrupada slikon yaptıranlar bile zamanla bunları çıkartmaktadırlar.

Halbuki göğüslerde meydana gelen deformasyonları sağlığınızı riske atmadan yapay ve size ait olmadığı her halinden belli olan yöntemler yerine son derece sağlıklı, doğal ve etkili bir biçimde gidermek mümkündür.

Biz Lavinia'da bu konuda son teknoloji ürünü bilgisayar kontrollü sistemlerimiz ve özellikle yosun özleri içeren tamamen doğal içerikli krem, maske, serum ve ampuller yardımı ile bıçak altına yatmadan size sağlıklı çözümler sunabiliyoruz.

Kişinin göğüs büyüklüğü, yaşı ve deformasyon derecesi belirlendikten sonra ilk önce 5 seans yoğun bir şekilde ürünlerle bakım yapıyoruz. Özel masaj teknikleri ile uygulanan hücre yenileyici ve sıkılaştırıcı bu ürünler göğüs dokusunun canlanmasını ve dirileşmesini sağlıyor.

Tabi ki ürünle dikleştirme işlemi yapılamayacağı için 10 seans süresince bilgisayar programlı bir cihaz yardımı ile özellikle boyun ve dekolte kaslarını çalıştırarak göğsü taşıyan bağ dokusunu kaldırıyor ve 15 seanslık bir kür sonucunda sağlıklı bir şekilde diri ve dik göğüslere kavuşmanıza yardımcı oluyoruz.

Herhangi bir yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek için şu hususu vurgulamak isitiyorum.Yukarıda açıkladığımız işlemler göğüslerin toparlanıp dikleşmesini sağlar, ancak büyütme ya da küçültme yapan bir etkisi yoktur. Böyle bir programa katılmak için göğüslerinizin deforme olmalarını beklememize gerek yok. Tıpkı cilt bakımı yaptırır gibi ayda bir kez özel ürünler kullanılarak yapılan göğüs bakımına katılmanız ileride yaşayacağınız problemlerin önlenmesini sağlar.

Tüm bunlarla birlikte göğüs güzelliğini korumak amacı ile aşağıdaki bilgilerin sizlere yardımcı olacağını ümit ediyorum.

Göğüs güzelliğini korumak için

Çok sıcak su ile duş almayın.
Her banyodan sonra soğuk su ile masaj yapın.
Üstsüz güneşlenmeyin.
Doğru sütyen kullanın.
Sütyensiz spor yapmayın.
Sürekli yüz üstü yatmayın.
Çok sık kilo alıp vermeyin.
Düzenli olarak nemlendirici bir krem ile masaj yapın.
Özellikle boyun, omuz ve kolları çalıştırcı egzersizleri ihmal etmeyin.

Göğüs liftingi

1. Göğüs liftingi nedir?

Çeşitli nedenlerden dolayı formunu kaybetmiş, sarkmış göğüslerin dikleştirilip, toparlanması işlemidir.

2. Göğüs liftinginde ürün kullanılır mı?

Ürün kullanılarak daha çok göğüs dokusunu sıkılaştırma ve nemlendirme işlemi yapılır. Lifting uygulaması bu işlem için geliştirilmiş özel cihazlarla uygulanır.

3. Göğüs liftingi sırasında göğüs kasları mı çalıştırılır?

Hayır, çünkü göğüste kas yoktur. Dikleşme ve toparlama işlemi özellikle boyun ve göğsü taşıyan dekolte bölümündeki kaslar çalıştırılarak yapılır.

4. Göğüs liftingi kimlere uygulanmaz?

Bu işlem kalp problemi olanlara, vücudunda kalp pili, metal ya da protez olanlara; hamilelere, emziren bayanlara ve göğsünde kist problemi olanlara uygulanmaz.

5. Bu uygulama göğüslerde büyüme ya da küçülme etkisi sağlar mı?

Hayır, bu cerrahi bir işlem olmadığı için ne büyüme ne de küçülme sağlamaz. Ancak toparlama ve dikleşmenin etkisiyle göğüsler daha diri ve formda görüneceklerdir

6. Göğüs liftingi kaç yaşından itibaren uygulanabilir?

Bu tamamen göğüslerdeki deformasyonla ilgilidir. Genelde hamilelik ve emzirme döneminden sonra uygulanmaktadır. Ancak öncesinde de ihtiyaç varsa göğüs oluşumu tamamlanmış herkese rahatlıkla uygulanabilir.

7. Bu uygulama süt bezlerine ya da göğüs ucu hassasiyetini etkiler mi ?

Deri altına bir müdahale olmadığı için bunlardan hiçbirisi söz konusu değildir.

8. Göğüs kremleri dikleştirici etki sağlar mı ?

Hayır, bu tür ürünler genelde göğsü sıkılaştırmak ve formunu korumak amaçlı kullanılmaktadır.

9. Bu uygulama sırasında herhangi bir acı hissedilir mi?

Hayır. Ancak göğsü taşıyan kaslarda yoğun gerilme, hareket ve kasılmalar hissedilir.

10. Bu uygulama kaç seans yapılmaktadır?

Bu kişinin yaşı ve deformasyon derecesine bağlı olarak genelde 10 seans olarak uygulanmaktadır.

11. Dikleşmenin etkisi ne kadar sürmektedir?

Bu göğüs büyüklüğüyle yakından ilgilidir. Ancak göğüste kas olmadığı için yaklaşık 1-1.5 yıl sonra tekrar deformasyon görülebilir.

12. Göğüs deformasyonunun nedenleri nelerdir?

Sık sık kilo alıp verme, hamilelik, emzirme, çok fazla sigara tüketimi, az su içmek, yanlış sütyen kullanımı, üstsüz güneşlenmek ve aşırı sıcak suyla banyo yapmak.

13. Göğüs güzelliğini korumak için hangi sporlar etkilidir?

Bu amaç için en ideali yüzmedir.

Micro Dermabrazyon (Micro Peeling)

Micro Dermabrazyon (Micro Peeling)

Microdermabrazyon kullanımı 1980'li yılların ortalarında Avrupa'da başlamıştır. Dermabrazyon alüminyum oksit adı verilen çok ince ve küçük yapıdaki kristal parçacıkların bu uygulama için geliştirilmiş özel bir sistem ile cilt yüzeyine püskürtülmesi, cilt yüzeyinde güçlü bir sürtünme etkisi ile problemli tabakanın soyulması ve daha sonra bu taneciklerin, soyulan ölü deri ile birlikte vakum yöntemi kullanılarak cilt yüzeyinden atılması yöntemidir.

Micro dermabrazyon ile cildin epidermis tabakası yüzeysel olarak, aşamalı bir şekilde soyulur. Böylece cilt yüzeyinde oluşan iz, kırışıklık ve pigmentasyon lekesi türündeki sorunlar problemin derecesine göre, soyulmanın etkisi ile iyileşir.

Dermabrazyon işlemi uygulanırken cilt yüzeyinde kan dolaşımının artması ile hücre yenilenmesi hızlanır ve böylece alttan canlı, taze ve pürüzsüz bir cilt ortaya çıkar. Tüm bu özellikleri ile dermabrazyon son derece etkili ve güvenilir bir cilt yenileme tekniğidir. Bu işlemin yapılabilmesi için mutlaka cilt yüzeyinde bir problem olmasına gerek yoktur, cilt yapımız ve yaşımız göz önünde bulundurularak her sene belirli bir kür olarak yaptırılarak son derece etkili bir anti-aging (yaşlanmayı geciktirici) etki sağlanmış olur.

Bu uygulama son derece kolay, acısız, pratiktir ve hiçbir şekilde anestezi ve benzeri bir işlem gerektirmez. 30 dakikalık seanslar şeklinde genellikle haftada bir kez uygulama yapılmaktadır.

Dermabrazyon bir soyma (peeling) yöntemi olduğu için seans sonrasında uygulama yapılan bölgede hafif bir kızarıklık, küçük şişlikler ve morluklar olması normaldir. Bunlar kısa süre içinde kendiliğinden geçicektir. Kızarıklık geçtikten sonra ciltte pul pul dökülmeler de görülebilir. Bu süre içinde cilde elle müdahale etmek, güneşlenmek, solaryuma girmek, makyaj yapmak sakıncalıdır. Dolayısı ile bu işlemin yaz aylarında uygulanması önerilmez.

Microdermabrazyon özellikle:

Sivilce ve akne izlerinin,
Mimik çizgilerinin,
Yaşlanmaya bağlı cilt kırışıklıklarının,
Belirli ölçüde yara, yanık ve ameliyat izlerinin,
Cilt lekelerinin,
Vücut çatlaklarının gözle görülür bir şekilde iyileşmesinde
Açık gözeneklerin sıkılaşmasında,
Gözeneklerin temizlenmesinde ve
Ölü derinin atılmasında son derece etkilidir.
Bu yöntem gözeneklerin derinlemesine temizlenmesini sağladığı için cildin oksijenle daha fazla temasa geçmesini sağlayacağı için çok daha sağlıklı ve canlı bir görünüm ortaya çıkacaktır.

Ayrıca kan dolaşımının artması da hücre yenilenmesini sağlayacağı için son derece pürüzsüz ve canlı bir cilt ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

Bu işlem yapılırken ciltte aktif durumda sivilce ve akne olmamasına, cilt kanseri problemi olmamasına, enfeksiyon halinde bir cilt yarası olmamasına, özellikle yoğun kılcal damar ve et benlerinin üzerine uygulama yapılmamasına, göz çevresi gibi hassas bölgelerde daha hafif çalışılmasına dikkat edilmelidir.

Bu yazı bir çeviri ve derlemedir.

Yüz liftingi (Ameliyatsız yüz germe)

Yüz liftingi (Ameliyatsız yüz germe)

Yüz liftingi yaşlanma, sık sık kilo alıp verme aşırı mimik hareketleri, UV ışınları aşırı yağlanma gibi nedenlerden dolayı yüzde oluşan sarkma gevşeme ve kırışıklıkları, mevcut deformasyonları önleyen bir yöntemdir. Yüz liftingi için merkezimizde son teknoloji ürünü bilgisayar programlı bir cihaz kullanmaktayız ve bu cihaz yardımı ile ağız, çene, boyun, yanaklar, göz çevresi ve alın bölümündeki ana kas gurupları egzersiz etkisi ile çalıştırılarak yüze yaşlı ve yorgun ifade veren tüm sarkmış dokuların toparlanması sağlanır.

Yüz kaslarınızı sadece konuşurken ve gülerken sınırlı şekilde kullandığımızı düşünecek olursak yüz liftingi işleminin ikinci seanstan itibaren etkisini yavaş yavaş göstermeye başlaması şaşırtıcı değildir.

Problemin derecesine göre haftada 3 kez olmak üzere toplam 10-15 seans uygulanan yüz liftingi 30 yaşından itibaren tüm bayanlara uygulanabilir.

Bu yöntemde herhangi bir cerrahi müdahale olmadığı için, deri altına herhangi bir madde enjekte edilmediği ve kimyasal hiçbir işlem yapılmadığı için kesinlikle hiç bir risk taşımaz.

Bu program gerektiğinde özel serum ve ampuller kullanılarak belirli aralıklarla cilt bakımları ile de desteklenebilir. Böylece hiçbir risk almadan son derece sağlıklı ve diri bir görünüme sahip olabilirsiniz.

15 soruda yüz liftingi

1. Yüz Liftingi nedir?

Gevşemiş ve sarkmış yüz kaslarının sıkılaşıp, gerdirilmesi ve yüz ovalinin ortaya çıkarılması için uygulanan bir yöntemdir.

2. Yüz Liftingi cerrahi bir operasyon mudur?

Kesinlikle cerrahi bir operasyon değildir. Deri altına herhangi bir enjeksiyon ve buna benzer uygulamalar söz konusu değildir.

3. Bu uygulama nasıl yapılır?

Uygulama özellikle bu konu için geliştirilmiş bilgisayar programlı ve gevşemiş,sarkmış yüz kaslarına egzersiz etkisi yaptırarak gerdirilmelerini sağlayan özel bir cihaz ile uygulanır.

4. Uygulama sırasında herhangi bir ağrı ya da acı hissedilir mi?

Kesinlikle hiçbir ağrı ya da acı hissedilmez. Sadece yoğun bir şekilde gerilme ve karıncalanma hissedilir.

5. Bu uygulamaya kaç yaşından itibaren başlamak gerekir?

Genellikle yağlı ve karma ciltlerde ve özellikle çok sigara içen ve bilinçsizce güneşlenen kişilerde 30-35 yaştan, Kuru ve normal cilt yapısına sahip kişilerde 40-45 yaştan itibaren uygulanabilir.

6. Uygulama toplam kaç seanstır?

Genellikle 10 –15 seanslık kürler şeklinde uygulanır. Ancak bu kişinin yaşına ve problemin derecesine göre değişir ve daha az da uygulanabilir.

7. Sonuç ne zaman görülmeye başlanır?

İlk bir haftadan sonra yani ilk 3 seans yapıldıktan sonra sonuç net bir şekilde görülebilir.

8. Bu uygulamanın kırışıklık ve çizgilere de faydası var mıdır?

Uygulama daha çok gevşemiş ve sarkmış kasları toparlamak ve gerdirmek için yapılır. Ancak bu işlem yapılırken kan dolaşımı da çok yoğun bir şekilde artacağı için hücre yenilenmesi hızlanır ve cilt yenilenir. Bu da çizgilerin de kaybolmasına yardımcı olur.

9. Her hangi bir riski var mıdır?

Sağlık açısından hiçbir riski yoktur.

10. Kimlere uygulanmaz?

Vücudunda kalp pili, metal veya protez taşıyan kişilere, hamilelere, beyin operasyonu geçirenlere uygulanmaz.

11. Sonucun kalıcılık durumu nedir?

Genelde 40 yaşın altındaki kişilerde 2,5 yılda bir 40 yaşın üstündeki kişilerde 1,5 senede bir tekrarlanabilir.

12. Tekrar uygulanmasının bir sakıncası var mıdır?

Hiçbir sakıncası yoktur.

13. Uygulamada yüz ifadesi değişir mi?

Gerilme ve toparlanma anlamında çok canlı ve diri bir görünüm ortaya çıkar. Ancak bu çok doğal bir şekildedir. İnsanlar sizde çok olumlu bir değişiklik olduğunu farkederler ama ne olduğunu anlayamazlar.

14. Bu uygulama cilt bakımı ile beraber mi yapılmalıdır?

Programa başlamadan önce derinlemesine bir cilt bakımı yapılır ve yüz hazırlanır. Fakat sonra sadece cihazla işleme devam edilir.

Oxycur (Oksijen terapi)

Oxycur (Oksijen terapi)

Cilde doğal oksijen verilerek yapılan oksijen terapi yurtdışında yıllardır uygulanmaktadır. Cilt ve vücut bakımında da uygulanan oksijen basıncı 0,6 bar ile 1 bar arası değişmektedir. Yoğunlaştırılmış bu oksijenin basıncı uygulamaların sonuçlarını ve oksijen aktivitörlü ürünün etkilerini arttırmaktadır. Bu bakımlarda kullanılan özel kozmetik ürünün içerisinde A,C,E vitaminleri, aleo vera bitki özü ve oksijen aktivitörlü sıvı bulunmaktadır. Yukarıda içeriğini belirttiğimiz özel ürün ve oksijen cilde ilk püskürtüldüğü anda bile, 1 bar basıncında etkisi ile cildin alt katmanlarına ulaşabilme özelliğindedir. Dolayısı ile ürünün herhangi bir baskı yöntemi ile yedirilmesine gerek yoktur.

Oksijen terapi uygulanmaya başlandığı ilk andan itibaren, oksijen aktivitörlü ürün ve oksijen cildin alt katmanlarına kadar ulaşarak kan dolaşımını hızlandırır, toksinlerin atılmasını sağlar, cildin hücre metabolizmasını çalıştırarak hücre yaşlanmasını geciktirir.
Oksijen terapi cilde belirli bir basınçla uygulandığı için masaj etkisi yapar ve böylelikle kolajen ve elastin sentezini uyarır.

Cildimizdeki hücrelerin görevlerini yerine getirebilmeleri için enerjiye ihtiyaçları vardır, genç ciltlerde bu tarz problemler yoktur. Çünkü epidermisleri yeteri kadar oksijen ve besini rahatlıkla alabilmektedirler. Yaş ilerledikçe serbest radikaller, hatalı beslenme, yanlış kullanılan kozmetikler, sigara tüketimi ve özellikle güneşin zararlı etkileri cilt hücrelerimize zarar vermektedir, böylece cildimiz yıpranmaya, incelmeye, lekelenmeye, kırışmaya ve sarkmaya başlamaktadır. Kısacası oksijen olmazsa hayat olmaz, metabolizma çalışmaz, cilt ve vücut hücrelerine enerji gitmez, hücreler yenilenmez ve böylece yaşlanma süreci başlamış olur.

Oksijen terapi ne sağlıyor

1. Cildin alt katmanlarına ulaşan oksijen metabolizmayı hızlandırarak, vücutta biriken toksinleri atılmasını sağlıyor. Bunun sonucu toksin birikimine bağlı oluşan akne, sivilce ve siyah nokta oluşumu gibi sorunlar ortadan kalkıyor. Bir başka deyişle cildin yağ salgılaması dengeleniyor.
2. Dokuların canlanmasına yardımcı oluyor.
3. Cildin destek dokusunu oluşturan kolajen ve elastin seviyesini arttırıyor.
4. A,C,E vitaminleri antioksidan etkisi gösteriyor.
5. Cildin nem ihtiyacını sağlıyor.
6. Gözaltı torbalarının giderilmesini sağlıyor.
7. Güneş ve sivilce izlerinin açılmasını sağlıyor.
8. Kırışıklıklarda gözle görülür bir azalma sağlanıyor.
9. Cilt canlı, berrak ve pürüzsüz bir görünüm alıyor.
10. Ciltteki sarkma ve deformasyonları azaltarak gergin bir görünüm sağlıyor.
11. Vücut bakımlarında özellikle oksijenin yağ yakıcı özelliğinden dolayı selülit bakımlarında da son derece iyi neticeler alınmaktadır.
12. Cilt bakımlarında olduğu gibi vücut bakımlarında da deforme olmuş ve sarkmış dokunun sıkılaştırılmasında da güvenle kullanılmaktadır.

Aşamalı oksijen uygulamaları

Günümüzde artık hemen hemen her insan oksijenin ne anlama geldiğini öğrenmeye başladı. Ögrenmeye başladı diyoruz, çünkü birçok insan oksijenin ne anlam ifade ettigi konusunda pek düşünmez. Oksijen her canlının varlığını sürdürebilmesi için olmazsa olmazlardan en başta gelenidir. Normal koşullarda ve deniz seviyesinde havada maksimum düzeyde % 21 oranında oksijen bulunmaktadır. Ancak çevre kirliliği, çevre kirliliğine sebep olan gazların yarattığı sera etkisi, ozon tabakasının delinmesi, yeşil alanların azlığı, oksijenin varlığını olumsuz şekilde etkilemektedir. Yani sadece çok temiz ortamlarda bu % 21’lik oran söz konusu olmaktadır. Zaten bu oran da insanların oksijen ihtiyacını karşılamak için yeterli değildir.

Oksijen yetersizliği sonucunda vücudumuzda bir çok fonksiyon yeterince çalışmamaktadır. Bunun sonucunda ise anlam veremediğimiz rahatsızlıklar meydana gelmektedir. Kendimizi zinde hissetmeyişimiz, moral bozukluğu, mutsuzluk, sinirlilik hali, çoğu zaman oksijenin vücudumuzda yeteri kadar olmayışından kaynaklanmaktadır. Ufak sorunlar gibi gözükse de her ufak sorun peşinden daha büyük sorunlar getirmektedir. Tüm sorunlar bir araya geldiğinde içinden çıkılması güç durumlar yaratmaktadır.

İlerleyen teknoloji ile günümüzde artık bu oksijen yetersizliğini ve bundan ileri gelebilecek sorunları gidermek mümkün. Öncelikle kanımızda var olan oksijen miktarını belirleyip, daha sonra bu eksikliğin giderilmesi için oksijen takviyesi yapılıyor.

Öncelikle kanımızda varolan oksijen miktarının belirlenmesi önemlidir. İleri teknoloji ürünü olan oksijen basınç ölçer ile bu kolayca yapılabilir. Bu aynı zamanda vücudumuzun enerji düzeyini de ortaya koymaktadır. Çünkü oksijen ile enerji paralel olarak varlığını sürdürmektedir. Oksijen varolduğu sürece vücudumuz enerji üretebilmektedir. Oksijen eksikliği ne yazık ki birçok insanın ortak sorunudur. Bizler pek farkında olamıyoruz, ancak çevre faktörleri, eksik ve yanlış beslenme, yaşam tarzı, stres dahil olmak üzere daha pek çok faktör vücudumuzdaki oksijen oranının eksik olmasının tetikleyicileri arasındadır.
Vücudumuzda belirlenen bu oksijen eksikliği aşamalı oksijen kürü ile kolayca giderilebilmektedir. Sadece eksiklik giderilmez, oksijen yetersizliği durumlarında ortaya çıkabilen birçok sorunun da giderilmesi sağlanmış olur. Oksijen takviyesi zihinsel, fiziksel, sinirsel performansımızda mutlak bir iyileşme sağlanmaktadır. Üstelik bu anlık bir olay değildir. Vücudumuza giren oksijen etkisini 3-4 aya kadar devam ettirebilmektedir. Bu sebeple aşamalı oksijen kürünün 10 seans olacak şekilde yılda 4 kez tekrarlanması sağlık açısından son derece faydalıdır.

Aşamalı oksijen kürünün faydaları

1. Her türlü kan dolaşımı bozukluğunun düzenlenmesi
2. Çeşitli akciğer ve bronsiyal hastalıklarda oksijen alımının en iyi şekilde sağlanması
3. Kan basıncı ile ilgili düzensizliklerin giderilmesi
4. Kanser tedavisi sırasında oluşan olumsuz etkilerin azaltılması
5. Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi
6. Ameliyat öncesi risklerin azaltılması
7. Iç kulakta mikro sirkülasyon bozukluklarından kaynaklanan seslerin azaltılması
8. Iç kulaktaki dengenin korunması
9. Görme keskinliginin artması
10. Kalp ritm düzensizlikleri
11. Migren ve çesitli baş ağrıları
12. İlerleyen yaşlarda ortaya çıkan unutkanlık sorunlarının hafifletilmesi
13. Zihinsel ve fiziksel performansın arttırılması
14. Yorgunluk, uykusuzluk, unutkanlık, depresif durumlarda genel durumundüzeltilmesi

TAŞ MASAJI

Volkanik taş masajı





Alternatif bakım olarak değerlendirilen sıcak taş masajı, binlerce yıldan bu yana Uzak Doğuda uygulanmaktadır. Günümüzde ise ilk kez 1993 yılında masaj terapisti Mary Hanigan tarafından uygulanmaya başlamıştır. Terapist Mary omuzunda oluşan incinmeyi giderebilmek için çeşitli yöntemler araştırırken ve özellikle ısının kaslar ve dokular üzerinde ne kadar olumlu, rahatlatıcı etkiye sahip olduğunu da bildiği için volkanik taş bakımı uygulamaya başlamıştır.

Sıcak taş masajı su içinde ısıtılarak bakıma hazır hale getirilen siyah renkteki pürüzsüz, yassı ve oldukça sert yapıda olan bu taşlaın sırt, boyun, bel, avuç içi, ayak parmak araları, karın gibi vücudun belirli noktalarına yerleştirilmesi ile uygulanır.

Bu uygulamada lav taşları özellikle ısıyı iyi tuttuğu ve geç soğuduğu için tercih edilmektedir. Özellikle kaslar üzerinde termoterapi etkisi sağlayan sıcak taşlar vasıtası ile vücuda nüfuz eden ısı kan dolaşımını hızlandırdığından dolayı, hücrelerin daha fazla oksijen ile temesa geçmesini, bunun sonucunda da metabolizmanın hızlanmasını sağlar.

Volkanik taşlarla yapılan düzenli bakımlar vücudumuzda çakra adı verilen enerji merkezlerini uyararak bedenimizi negatif enerjiden arındırır, ruh ve beden enerjisini yeniler ve çok ciddi bir şekilde ruhsal, zihinsel ve fiziksel anlamda rahatlama sağlar.

Sıcak taşlarla yapılan bu bakımlar ayrıca:

Başağrısı
Stres
Uykusuzluk
Regl dönemi sancıları
Dolaşımın hızlanması
Toksinlerin atılması
Metabolizmanın hızlanması
Gerginlik
Omuz-bel-sırt ağrıları
Yorgunluk
Eklem rahatsızlıkları
Sindirim ve solunum problemleri
Dolaşım sistemi üzerinde de olumlu etkileri vardır.

14.08.2007

CİLT BAKIMI




Cilt bakımının amacı nedir?

Cilt bakımının amacı sadece güzel görünmek değil; aynı zamanda ruh ve beden sağlığımızı korumaktır. Sağlıklı görünen bir cilt çevremizle olan ilişkilerimizin işteki performansımızın ayrıca moral eğrimizin yüksek olmasında çok önemli katkıları olacağı açıktır. Güzel sağlıklı görünen bir cilt, biliyoruz ki güzelliğin en önemli parçasıdır. Ayrıca cildimizin normal işlevini sürdürebilmesi için de cilt tipine uygun ürünlerle bakım yapmak son derece önemlidir.

Cilt bakımı neden merkezlerde yapılmalıdır?

Cildimizin ihtiyaçlarını bilmek doğasını anlamak ve doğru ürünle doğru uygulamayı yapmak bu konuda uzmanlaşmış olan kişilerin işidir. Unutulmaması gereken en önemli nokta bu iş yanlış uygulandığında sonucun daha kötü olacağıdır. Günümüz koşullarında ne yazıkki cildimizin ihtiyaç duyduğu şeyleri doğal yoldan temin edemeyeceğimiz gerçektir. Bu nedenle cildimizin ihtiyaçlarını ancak destek ürünlerini dışarıdan merkezlerde bulunan özel cihazlar yardımıyla sağlayabiliriz.



Kaç tip cilt vardır?

5 tip cilt vardır. Bunlara kısaca bakacak olursak;

Normal cilt; bu butip ciltte gözenekler kapalı, parlak ve pürüssüzdür, cilt problemi olmayan cilttir. Çok özel bir bakıma gerek yoktur.
Karma cilt; bu ciltte yüzün T bölgesi yağlı, diğer bölgeler ise ağırlıklı olarak kurudur. Yağlı bölgelerde komedonlar ve açık gözenekler bulunurken, kuru bölgelerde gözenekler kapalıdır.
Kuru cilt; bu cilt ince, mat, pul pul dökülmeye eğilimlidir. Gözenekler ufak ve çoğunlukla kapalıdır. Cildin yapısı daha ince ve gergin olduğu için çabuk kırışmaya eğilimlidir.
Yağlı cilt; bu tip ciltte yağ gözenekleri açık, komedonların ve yer yer sivilcelerin olduğu, yağ salgısı fazla olduğu için aşırı parlayan görüntü vardır.
Olgun cilt; Yaş ilerledikçe hücre yenilenmesinin yavaşlaması ile ortaya çıkan cilt tipidir. Hücrelerin dökülmeside yavaşladığı için cilt normalden daha kalın ve kaba gözlenir. Ayrıca yağ salgısıda yavaşladığı için ciltte derin kırışıklıklar ortaya çıkabilmektedir.
Cildin güzel görünüm dışında da işlevi varmıdır?

Tabiî ki cildin vücut açısından çok önemli görevleri vardır. Bunlar,

iç dokuları sararak koruması ve desteklemesi,
dışarıya göre iç ısının sabit tutulması ve ayarlanması,
terleme ile toksinlerin atılması,
D vitamininin sentezlenmesi,
vücudun güneşin zararlı etkilerinden korunması
dış görüntümüzün güzel ve ilgi çekici olması
bağışıklık sistemine katkıları vardır.
Cilt bakımı ne sıklıkta yapılmalıdır?

Cilt bakımı kişinin evde kendisinin yapacağı günlük ve haftalık bakımla başlar, sonrasında cildin sağlık, güzellik ve gençliğinin devamının sağlanması amacı ile aletli profesyonel cilt bakımı ile devam eder. Aylık ve yıllık profesyonelbakımda amaçlanan cildin daha alt katmanlarına bakım ürünlerinin ulaştırılarak cildin ihtiyaçlarını gidermek ve böylececildin gençliğinin ve tazeliğinin devamlılığını sağlamaktır. Bu bakım ne yazıkki evde kullandığımız ürünler ile olamamaktadır. Bu nedenle hepimiz hangi yaşta ve hangi cilt tipinde olursak olalım profesyonel bakıma ihtiyaç duymaktayız. Ayrıca yıllık özel bakımlar da yapılmaktadır.

Aylık ve yıllık profesyonel cilt bakımının amacı nedir?

Cildin doğal su ve yağ dengesini korumak; böylece ciltte sivilcelenme, kuruma, kırışmanın önüne geçmek, gözeneklerin tıkanmasının önlenmesi ile ciltten toksinlerin atılımının devamının sağlanması.
Ciltteki ölü hücrelerin soyulması ile canlı yeni taze cildin açığa çıkmasının sağlanması, cildin hücre yenilenme dengesinin sağlanması.
Yıpranmış olan cildin ihtiyaç duyduğu oksijen, kollajenin dışarıdan temini, dolaşımın arttırılması
Ciltte gençlik ve güzelliğin devamının sağlanması sayesinde kişinin kendisini daha iyi ve zinde hissetmesinin sağlanması.
Cilt bakımında neler yapılmaktadır?

Bakımda kişinin cilt analizinin ardından makyajı temizlenmesiyle bakıma başlanır. Cildin peeligler ile ölü tabakalarının soyulması, komedonların temizlenmesi, cildin ihtiyaç duyduğu besleyicilerin cilde kazandırılmasının ardından cilt bakımı hastanın ihtiyacına göre lifting ve iyontoforez ile devam edilir.

İyontoforez ve lifting ne işe yarar?

Bu işlemler cilt bakımında cilde besleyici ürünlerin cildin alt tabakalarına kadar indirilmesini sağlayan, cildin kırışıklıklarının kolayca açılmasını ve yeniden oluşumunu azaltan işlemlerdir. Bu işlemler ile ciltte ince kırışıklıkların tedavisi
sağlanır.

KALICI MAKYAJ



KALICI MAKYAJ NEDİR?

Yüz hatlarını belirginleştirmek, bazı kusurları gidermek, yüzde ki kontrasları artırmak ya da şekil değişikliği yapmak ve ya her zaman bakımlı görünmeyi sağlamak amacıyla doğal boyalarla cilt altına yapılan bir uygulamadır. Her daim güzel kalmak isteyenler sporcular, sanatçılar, yüzücüler, yüzündeki ve vücudundaki kusurlardan kurtulmak isteyenler için yapılmaktadır.

KALICI MAKYAJIN YAPILDIĞI ALANLAR ;
Özellikle yüz bölgesinde dudak hacmini genişletme orantısızlıkları düzeltme, kendi hattını vurgulama, göz çevresi kirpik dibi vurgulaması yaparak doğal bir görünüme kavuşuyor. Gözlere özel bir efekt vermek için yapılabilir. Kaşların yeniden şekillenmesi, seyrek kaşların yoğunlaştırılması, göz çevresinin belirginleşmesinde yapılır. Göğüsü alınan hastalara göğüs ucu yapılması, vitiligo ve yara izleri kapatılmasında uygulanmaktadır.
Kullanım süresi ; kalıcılık süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte 2-5 yıl arasıdır.

GÖZ MAKYAJ TEKNİKLERİ



















































13.08.2007

Vücut Bakımı



Yaşlılığa karşı gelin



Genç ve zinde kalmayı kim istemez? Son yıllarda daha sık duymaya başladığımız 'anti aging' yaşlanmayı yavaşlatmayı, yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlıyor.
Yaşlanmayı durduramasak da geciktirmek, yaşam kalitemizi yükseltmek bizim elimizde... Dünyaca ünlü 'anti-aging' uzmanlarının ortak görüşü de 'zamanı yavaşlatmanın bizim elimizde olduğu' yönünde...
Tedbir alınAnti-aging kelime anlamı olarak yaşlılığa karşı demektir. Anti-ageing terimini tıbbi olarak, aktif tedbir alma veya koruyucu tıp olarak nitelendirebiliriz. Anti-aging yaşlanmayı mümkün olduğu kadar yavaşlatmak ve vücudun bir bütün olarak orantılı ve sağlıklı yaşlanmasını sağlamak amacıyla uygulanır.


Hücreler yenilenir
Cilt dokusunu ve bağlayıcı hücreleri yenilemek, hormonal dengesizlikleri erkek ve kadında ayrı ayrı ele alarak dengelemek, cinsel gücü ve sağlığı arttırmak, yaşlanma sonucu olaşabilecek hastalıklara karşı erken tanı ve önlem almak, işte bütün bunlar anti aging uygulamalarının amaçlarıdır. Anti-aging check-up değildir ama özel bir check-up ile başlanmalıdır. Bu check-up kişinin şeker metabolizması, kan sayımı, karaciğer fonksiyonları, böbrek fonksiyonları, troid fonksiyonları, kolesterol, kan yağlarının tespitini içeren kan testleri ile muayeneden oluşur.

Söylemeye utandığınız bakım problemleri!

Sabahları kalktığınızda yüzünüz çok yağlı mı görünüyor? Göğsünüzde sizi "kıl" eden kıllar mı çıkmaya başladı? Dudaklarınız hep kuru ve çatlak mı? Bu ve bunun gibi bir sürü bakım problemi günlük hayatımızı sürekli meşgul ediyor. Dert etmeyin, her şeyin bir çaresi var. 1. Bazen dilim paslanıyor ve nefesim kötü kokuyor...Sindirim bozukluğundan kaynaklanan bir sorun olabilir. Ya da karaciğerin yorulması, dişlerdeki sorunlar da bunlara sebeb olabilir. Ne yapılabilir?Baharatsız ve çok karışık olmayan yiyecekler yiyin. Sindirimi düzenleyici bitki çayları, ilaç ya da bol lifli yiyecekler tüketebilirsiniz. Ayrıca bir diş hekimine görünmenizde fayda var. 2. Karma cilt tipine sahibim, ama sabahları yüzüm parlıyor. Eğer geceleri yatarken makyajınızı temizlemezseniz, uyurken cildin yağ salgısı daha da artar.

Ne yapılabilir?
Yatmadan önce cildinizi her zamanki temizleme sütünüzle değil, yumuşak bir temizlik ürünüyle silin. Bu ürünün yağ salgısını kontrol altına alıcı bir etkisi olmasına da dikkat edin. Örneğin Clarins'in Gel Nuit Normalisant temizleme jeli gece boyu cildin dengesini koruyor.

3. O kadar çok terliyorum ki, giysilerimin koltukaltında hep lekeler oluşuyor.
Aşırı derecede terlemek heyecanın, ısı değişimlerinin veya hormonal dengesizliğin göstergesidir.

Ne yapılabilir?
Bluzlarda ve tişörtlerde leke oluşumunu önlemek için giysilerin tene değen koltukaltı kısımlarına talk pudrası sürün. Koltukaltınızı gün içinde hassas formüllü bir vücut temizleme ürünüyle yıkayın. Ardından da giyside leke bırakmayan bir deodorant sürün.

4. Ağdadan sonra kasıklarımda kırmızı sivilceler oluşuyor.
İşini çok iyi bilen bir kuaförle geçiş dönemini kolay atlatabilirsiniz. Çeşitli ışık oyunlarıyla gölgelerle geçiş dönemini iyi bir saç modeliyle geçiştirebilirsiniz.

Ne Yapılabilir?
Ağdadan birkaç gün önce meyve asidi içeren bir jel kullanın. Bu jel, ölü hücreleri temizleyici ve batık tüyleri çıkarıcı bir etki yapacaktır. Tüyleri aldıktan birkaç saat sonra da o bölgeye antibiyotikli bir pomat sürün. Yıkanırken parfümlü duş jeli kullanmayın.

5. Dişlerim niçin lekeli?
Sigaranın gözle görülen en önemli etkilerinden biri. Ama yanlış beslenme alışkanlıkları, çok fazla çay ve kahve tüketiminin de etkisi var.

Ne yapılabilir?
En az yılda bir dişçinizden dişlerinizi temizlemek için randevu alın. Dişinizdeki tartarları temizletin, gülüşünüz değişsin.

6. Dudaklarım hep kuru ve çatlak
Vitamin eksikliği, soğuk ve güneş, dudaklarda kurumaya ve çatlamaya sebeb olur.

Ne yapılabilir?
Günde birkaç defa dudaklarınıza bol miktarda dudak koruyucusu sürün. Ruj sürüyorsanız, UVA filtreli ve E vitaminli olanlarını tercih edin. Ayrıca dudaklarınızı yalamayın ve ısırmayın.

7. Göğsümde aniden sert tüyler oluştu. Alabilir miyim?
Göğüs çevresindeki tüylenmenin sebebi hormonal dengesizliklerdir.

Ne yapılabilir?
Cildinizi gergin tutarak cımbızla tüyleri alabilirsiniz.

8. Biraz bronzlaşmanın bacaklarımdaki varisleri kapatacağını düşünüyordum. Ama tersi oldu .
Aslında güneş, damarları genişlettiği için varislerin en büyük düşmanıdır.

Ne yapılabilir?
Güneş ışınlarından bacaklarınızı koruyun. Bu konuda uzman bir hekime başvurun. Ayrıca çok yüksek topuklu ayakkabı giymekten kaçının.

Gözenekler ve siyah noktalarla savaş!!

Geniş gözenekler ve siyah noktalar, cildiniz ne kadar ne kadar temiz olursa olsun bakımsız görünmenize neden olur. Oysa ki gözeneklerin genişlemesini önlemek ve siyah noktalardan kurtulmak mümkün. Nasıl mı?

Aslında gözenekler yağ üretip salgıladıkları için cildimizi alerjiden ve çevre kirliliğinden korurlar. Eğer gözenekler olmasaydı, yağlar derinin altına iner, yüzümüzde kistler oluşur ve deri altında enfeksiyonlar meydana gelirdi.

Ancak çok gözenekli ciltlerde, eğer cilt iyi temizlenmiyorsa siyah nokta oluşur. Hem görünüm hem de sağlık açısından siyah noktanın oluşmasını engellemek lazım.

Gözenekler neden genişler?
. Yağlı ciltlerde gözenekler daha açık olur.
. Herhangi bir sağlık problemi yaşayıp tedavi amaçlı ağır ilaçlar kullanıldığı zaman cilt yağlanabilir. Cilt yağlandığı zaman da gözenekler açılır.
. Gözeneklerin nasıl olacağı kalıtımla belirlenir.


UV ışınlarının da gözenekleri genişlettiği yapılan araştırmalarla saptanmış durumda.

Gözenekleri daraltmak için...
Gözeneklerin açılması için ilk etapta gözenekleri kapatmaya çalışmak yerine, yağ ifrazatını durdurmak ya da dengelemek lazım. Yağlı ciltler daima su miktarı az olan ciltlerdir. Su miktarı az olduğu zaman ölü hücrelerin doku yüzeyine çıkıp asitli tabaka ile koruma faktörü oluşturması zorlaşır. Bu nedenle cildin yüzeyi dış etkenlerden zarar görür.

Yağ ifrazatının yavaşlatılması, ciltteki su miktarının artırılmasıyla mümkündür. Bunun için de su bazlı ürünler kullanılması ve doğru ürünün kullanılması şart. Cildinize uygun ürünü kullanmak için de bir uzmana danışmanızda fayda var.

Dengeli bir cildin gözenekleri kendiliğinden kapanır. 35 yaşın altındaki genç ciltlerde gözeneklerin kapanması kolaydır. Eğer cildin su ve yağ dengesi düzelirse gözenekler ya kendiliğinden ya bakımla ya da maskeyle kapatılabilir. Ama yaşınız 35'in üzerindeyse deri kalınlaşmış, çizgiler kırık çizgi haline gelmişse, bu gözenekleri kapatmak biraz daha zordur. Gözenekleri kapatmak için mücadele vermek yerine, daha fazla büyümemelerini önlemek daha iyi bir çözümdür.

Gözenekleri temizleyen bantlar işe yarıyor mu?
Siyah noktaları azaltmak için uygulanan yöntemlerden biri de bantlar... Siyah noktaları kimi zaman tümüyle ortadan kaldıran bu bantların kullanımı çok kolay. Bantları yapıştırmadan önce uygulayacağınız alanı ıslatıyorsunuz, suyla birlikte yapışkan bir özelliğe kavuşan bandı yapıştırıp kuruyunca çıkartıyorsunuz. Ancak siyah noktaları alan bu bantlar, gözenekteki yağları boşaltamıyor. Oksitlenen bölümü alabilen bantların, dokunun içindeki kanalı kapatan yağ kütlesini alması mümkün değil.

Siyah noktalardan nasıl kurtuluruz?
Siyah noktalar oluştuktan hemen sonra bir uzmana başvurup temizletilerek uygun ürünle tekrar oluşmamasını sağlamak lazım. Oluşmaması için de cildi, sabah akşam temizlemek gerekir. Ancak bunu sabunla yapmamak lazım.

Cildi, türüne göre temizleme sütü ve tonikle temizlemek en doğrusu. Ardından sürülecek bir nemlendirici kremle bakım tamamlanabilir. Makyaj yapılmasa bile, gündüz çok kirlenen cildi akşam mutlaka temizlemek gerekir.

Yapılan yanlışlardan biri de siyah noktaları bilinçsizce sıkmak. Böylece kılcal damarlarda ve doku altı hücrelerinde tahribat meydana gelebiliyor. En iyisi bir cilt uzmanına gidip siyah noktaları temizletmek...

Kepeğe karşı etkin bir silah: Isırganotu

Başta kanser olmak üzere, kansızlık, böbrek taşı, romatizma, varis gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılan ısırganotu, sorunlu saçların da ilacı. Isırganotu, sağlığımız üzerindeki yararlarının yanı sıra; ergenlik sivilcelerini yok ediyor, saçları canlandırıyor dökülmesini önlüyor, sıkılaştırıyor ve kepeği gideriyor.

1- Yarım litre taze kaynatılmış su içine, 5 poşet ısırganotu çayını ilave edin. Kabın ağzını kapatın ve 5-10 dakika demlendirip, soğutun. Elde ettiğiniz bu infüzyonu saçlarınızı yıkayıp duruladıktan sonra durulama suyu olarak kullanın. Saç diplerine yapacağınız masaj, zaman içinde saç kaybını önler, saçları güçlendirir ve kepek oluşumuna engel olur. Ayrıca bu infüzyonu tonik olarak kullandığınızda cildiniz de sıkılaşır.

2- 100 gram dulavrat otu kökü, 100 gram ısırganotu kökü ve 60 gram simsir ağacı yaprağını iki litre sirke içine bırakın. Bitkileri sekiz gün sıcak bir yerde dinlendirdikten sonra süzün. Elde edeceğiniz sıvıyla kafa derisine masaj yapın. Düzenli olarak yapacağınız masaj sayesinde saçlarınız kısa zamanda eski gücüne kavuşacak.

3- Kepeğe karşı 2 bardak dolusu kaynar derecedeki suya 1 tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış hindiba çiçeği(sarı saçlara), veya bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış ısırganotu yaprağı(kumraldan esmere kadar) ekleyin ve soğuyana kadar demlenmeye bırakın. Sonra süzün ve saçlarınızı durulanırken, kafa derisine de hafif masaj yapın.

4. Kafa derisi kaşıntısına karşı ¼ litre elma sirkesi kaynama derecesine kadar ısıtın (ama kaynatmayın) ve içine 1 avuç dolusu ısırganotu yaprağı ekleyin. 15 dakika demlendikten sonra süzün, saçlarınızı bu suyla durulayın ve kafa derisine masaj yapılır.

Saç Bakımı Hakkında Bilmeniz Gereken Herşey

Şaçlar bir kadın için çok önemlidir. Çünkü bakımlı görünen, ışıl ışıl parlayan saçlar bir kadının güzelliğini ortaya çıkaran en önemli etkendir. Peki ama saç bakımıyla ilgili olarak neler biliyoruz? İşte size özel saç bakımı ile ilgili öneriler ve bilmek istediğiniz herşey...

Önce Doğru Beslenme;
Saçlarınızın donuk ve cansız olduğunu düşünüyorsanız,belkide bakım eksikliğinden değil beslenme tarzınızdan kaynaklanıyordur.75 mg.C vitamini, 100 mikrogram Biotin, 15 mg Çinko, 300 mg Folyo asidi günlük ihtiyacınız.Bu miktarda vitamin ve minerali; yeşil yapraklı sebzeler, Soya filizi, süt ürünleri, çeştli tahıllar içeren ekmekler,Kümes hayvanlarından elde edilen besinler ve balık karşılayabilir.Yeşil yapraklı bitlilerle beslenirken ekşi olanlarından da yemelisiniz ekşi tadı olan bitki ve sebzeler cilde ve saça doğal parlaklık katar.tüm bunları yaparken saçınıza bakımın yanısıra hem dengeli beslenmiş olur hemde cilt bakımınızın yarısını karşılamış olursunuz.


İşte Jojoba mucizesi;
Saman gibi kuru, kırılmış saçlarınız varsa, çözüm jojoba yağında. Bu doğal madde, Güney Amerika çöllerinde yetişen bodur bitkilerin fındığından elde ediliyor.Uzun, yıpranmış saçlara özel ürünlerin temel maddesi, olarak banyomuza yerleşti bile(.Örneğin ;L'Ore'al'den 'El'Vital Alpha-Jojoba Bakım Şampuanı veya Clairol'den ' Herbal.) Bu öz sayesinde kolayca taranabilen saçlar, güneş gibi parlıyor. Bu bakım önerisine ne dersiniz ? Önce hayal edin.
Strese Karşı Masaj ;
Elinizdeki imkanlarla uygulayabileceğiniz kolay bir yöntem,( nane, çam fıstığı ve sedir yağı canlandırıcı ve uyarıcı etki yapıyor).Bir kaç damla yağ esansını bir pipet aracılığı ile saç köklerinize damlatıp dairesel hareketlerle masaj yapın, buda ufak bir öneri, deneyin .
Güçsüz Saç Derisine karşı;
Mineral zengini çamur banyosu .Özellikle ünlülerin kullandığı yöntemlerden biri.
Bütün saçınıza bu balçıkta masaj yapın, 10-15 dakika bekleyin ve normal bir şampuanla yeniden temizleyin.

Bir gizli öneri daha;
Saçlarınızın doğallığı için kullanacağınız şampuan özlerine dikkat edin.Ayrıca damak zevkinden ödün vermeyenlere iyi bir haber: Yeni şampuanların bir çoğu egzotik meyve kokteyleri gibi nefis kokular saçıyor.Yeşil elma özlü, kayısı özlü,kavun özlü ve daha bir çok "Meyve Bakım Şampuanı".

Boyalı Saçlar İçin Extra Bir Tavsiye;
Saç renginizi uzun süre muhafaza etmek için nemi yapmalı? Çok kolay, çok pratik:

Boyanmamış saçta bile renkli ışıltılar.

Sarışınlara ; Papatya
Kumralara ; Kesatane
Kızıllara ; Kına özlü
Esmerlere ; Nemlendiricili meyve özlü şampuanlar.

Sıradan kullandığınız şampuanlar gibi 2-3 dakika bekletip şapuan tipine uygun bir ürünle durulayınız( saç kremi vb...)

Saçlarınız Şekle Girmeyi Reddederse ;

Bir avuç jöleyi tüm saçınıza dağıtıp, geriye doğru taramayı deneyin. Bu ıslak görünüm şimdi çok moda hemde müthiş pratik. Özellikle bitki özlü jeller ve jöleler kullanın ve bayodan ve bu tür işlemlerden önce doğal malzemelerden üretilmiş bir fıça ile saçlarınızı uzun uzun tarayın.
İşte size bir kaç öneriden sonra ışıltısı ile gözkamaştıran saçlar.

SELÜLİT

Selülit hakkında bilmeniz gerekenler



Erkeklerde neden selülit olmaz, selülit hastalık mıdır, zayıf kadınlarda da selülit olur mu?

Internette sağlık alanında yayın yapan ve uzmanların görüşlerine yer verilen WorldMedLine, internet sitesinde, selülitle (hidrolipodistrofi) ilgili tüm sorularınızı cevaplıyor.

SELÜLİTTEN NASIL KORUNULUR?

-Kilonuzu koruyun. Günde 1500 kalori alın.
-Çok hareket edin, örneğin jogging yapın, bisiklete binin, yüzün, jimnastik yapın.
-Ayrıca vitamin ve mineral alın. A ve E vitaminleri deriyi düzgünleştirir, magnezyum metabolizmayı harekete geçirir, fosfor ve silisyum dokuları kuvvetlendirir.
-Vücudun fazla suyunu atması için beyaz ve kırmızı turp, maydanoz, kereviz, çilek ve pilav yiyin.
-Tuz, şeker, alkol, sigara, koyu çay, kahve, çikolata, kızartma ve undan uzak durun.
-erinin kanla beslenmesini teşvik edin. Örneğin masaj eldiveni ile kendi kendinize yapacağınız masajla, bir sıcak, bir soğuk duşu sorunlu yerlere tutun. Saunaya gidin.

SELÜLİT BİR HASTALIK MIDIR?

Evet, selülit bir hastalık olup tıptaki adı Hidrolipodistrofidir.

SELÜLİT TEŞHİSİNİ KENDİMİZ KOYABİLİR MİYİZ?

Evet. Cilt iki parmak arasında kıstırıldığında, cildin dış tabakasında girinti ve çıkıntılar meydana gelir ki tıpta buna portakal kabuğu görünümü denir.

SELÜLİT KADINLARDA HANGİ BÖLGELERE YERLEŞİR?

Uyluğun üst kısmı, dizin ve bileğin iç kısımları, kaba et ve baldırların arkası ve üst bacaklara genelde süvari pantolonu şeklinde yerleşir.

SELÜLİT REJİMLE GEÇER Mİ?

Hayır, selülit tüm zayıflama rejimlerine karşı direnç gösterir. Özel bir tedavi gerektirir, kendi kendine geçmez.

SELÜLİT NELERDEN OLUŞUR?

Selülit üç elemandan oluşur: 1-Dayanıklı hale gelmiş bölmeli bir konjonktif doku. 2-Su molekülleri ve tuz molekülleri. 3-Konjonktif doku içine hapsolmuş yağ hücreleri birikintileri. Bu bölgesel yağ birikimi, cildin hareketliliğinin azalması ve kalınlığının artmasıyla kendini gösterir. Elle dokunulduğunda cilt pütürlü, sertleşmiş ve muntazam olmayan bir görüntü verir.

SELÜLİT AĞRILI MIDIR?

Evet, selülit ağrılı olabilir. Ağrının şiddeti selülitin sinir liflerinin üzerine yapmış olduğu basınç derecesiyle orantılı olarak değişir.

ZAYIF KADINLARDA SELÜLİT OLUR MU?

Evet, selülit zayıf hatta sıska kadınlarda bile görülebilir.

SELÜLİTİN NEDENLERİ NEDİR?

Hormonal nedenler: Hiper folikülin, yani kadınlarda yumurtalardan salgılanan folikülin hormonunun artışı. Bu hormon, dokularda su tutma özelliği nedeniyle selülite zemin hazırlar.

Soya çekim: Anne selülitli ise çocuğunda da selülit görülebilir.

Dolaşım bozukluğu (damar yetmezliği): Selülit ve damar yetmezliği birbirine paralel gider. Yani selülit damar yollarında oluşur ve damarları sarar, sıkar. Bu durum kan dolaşımını daha da zorlaştırır ve varisler meydana gelir. Bu da damar yetmezliği, selülit, varis, daha ileri derecede damar yetmezliği olarak gittikçe ciddi boyutlara varır.

SELÜLİTİN OLUŞMASINDA DİĞER NEDENLER NELERDİR?

Kabızlık, hipotiroid, doğum kontrol hapı kullanımı, karaciğerin kötü fonksiyonu ve sinirsel düzensizlik.

KAÇ AŞAMADA GELİŞİR?

Selülit üç aşamada gelişir. Birinci aşaması dolaşım bozukluğudur, damarlardan çıkan su dokulara dolar. Dokular acılı ve duyarlıdırlar. Ödemli denilen bu devrede başarılı bir şekilde tedavi yapılabilir. Bu devrede tedavi yöntemi mezoterapidir. İkinci aşamada, ödem daha da fazlalaşır. Bu aşamada selüliti buradan atmak oldukça güç olmasına karşın, tıpta mezoterapi ile başarılı bir tedavi mümkündür. Üçüncü aşamada, bu dokularda biriken yağ, su ve tuz molekülleri organizma tarafından kullanılamaz ve selülit yerleşir.

SELÜLİTTE NASIL BİR BESLENME REJİMİ UYGULANMALIDIR?

Rejimin, su açısından zengin, tuz açısından zayıf olması gerekir. Selülit tedavisinde tuzu asgari düzeye indirmek gerekir. Balık, kabuklu deniz ürünleri, kümes hayvanı ve yumurta yenilerek protein açısından zengin bir beslenme uygulanır. Proteinler ödemi önler ve iştah artırır. Şekerlemeler, hamur işleri, bakliyat kaldırılmalıp, alkolden uzak durulması gerekir. Zira alkol kanda yağa dönüşür ve vücutta birikir.

SELÜLİT HANGİ YÖNTEMLERLE TEŞHİS EDİLİR?

Termografi: Vücutta kan dolaşımının normal olduğu bölgelerde vücut ısısı da normal olur. Dolaşım bozukluğu olan yerlerde kanlanma azalacağı için, bu bölgeler vücudun normal ısısından daha soğuk olur. Selülitin oluşma nedenlerinden biri dolaşım bozukluğu olup termografi ile dolaşım bozukluğunun ve selülitin yeri de teşhis edilir.

Ekografi: Bir çeşit ultrason cihazı olup uygulandığı yerin, ayrıntılı olarak görünümünü sağlar. Selülite uygulanma amacı deri kalınlığının ve yağ tabakasının kalınlığının ölçümüdür.

Manyetik rezonans: Vücudun 3 boyutlu incelenmesi imkanını sunar. Bu sayede cilt kalınlığı, yağ tabakası ve oluşabilecek ikincil, üçüncül (tümör, yapısal bozukluklar) nedenlerin varlığının ya da yokluğunun tespitini sağlar.

SELÜLİTTE UYGULANAN MEZOTERAPİ YÖNTEMLERİNDE HEDEFLENEN AMAÇ NEDİR?

Tedavinin asıl amacı selüliti oluşturan süreci tersine çevirmek ve yağ hücreleri düzeyinde lipolizi tekrar harekete geçirmektir. Yani, birikimi ortadan kaldırmak, lenf ve kan dolaşımını rahatlatmak, lipoliz mekanizmasını tekrar harekete geçirmektir.

LİPOLİZ NEDİR?

Yağ hücrelerinin boşluğunda depolanan yağların kimyasal olarak parçalanması ve eritilmesi, enerji olarak vücuda verilmesi olayı olarak tanımlanır.

KİŞİ SELÜLİTLİ Mİ DOĞAR?

Hayır, kişi selülitli doğmaz. Ne bebek, ne de çocuklarda selülit olur. Selülit gerçek olarak erişkinlik döneminde ortaya çıkar. Ancak selülitte kalıtım önemli rol oynar. Kalıtımın kesin surette etkili olabilmesi için, hem anne hem de babada yağ fazlalığına ilişkin sorunların bulunması gerekir. Bu durumda kişinin, ilk ergenlik belirtilerinden itibaren ve daha sonra da yaşamının değişik evrelerinde, örneğin gebelik ve menopoz gibi hormonal açıdan çok önemli zamanlarda da izlenmesi gerekir.

HAMİLELİK SELÜLİTE UYGUN ORTAMI HAZIRLAR MI?

Vakaların çoğunda hamilelik gerçekten selülitin belirmesine neden olur. Çünkü doğumdan önce ve doğumdan sonra meydana gelen hormonal değişimler, gerçek bir dengesizliğe neden olur. Doğumdan sonra selülit biraz azalsa da bir miktar selülit birikimi kalır.

MENOPOZ DÖNEMİ ŞİŞMANLAMA DÖNEMİ MİDİR?

Menopoz döneminde özellikle kiloda fazlalığa doğru belirli bir eğilim olur. Ayrıca hormonal dengesizlik, vücudun su tutması ve selülit görülür. Psikolojik açıdan, kadın cinselliğindeki değişim ve buna eklenen çeşitli olaylar kadınlarda depresyona doğru bir eğilim yaratabilir. Kadınlar da kendilerini avutmak için genellikle kontrolsüz ve hatta oburluğa varan bir yeme alışkanlığının içine düşer ve kilo alırlar.

SPOR SELÜLİTİ TEDAVİ EDER Mİ?

Hayır. Sert sporlar, vücudun belirli bir kısmını çalıştıran ve düzensiz yapılan sporlar hiçbir işe yaramaz. Selülite karşı en etkili spor tempolu yürüş ve yüzmedir. Fakat tıbbi olarak, bütün sporlar içinde en iyisi jimnastiktir. Bunun bir avantajı da herkes tarafından istenildiği yerde, istenilen zamanda ve şekilde uygulanabilmesidir.

SELÜLİT ÇOK OLDUĞUNDA TEDAVİSİ DAHA MI ZORDUR?

Hayır. Tedavi daha uzun sürer, ama daha güç olmaz. Yöntem her zaman aynı olup esas zor olan, hastaya kendini sevmeyi öğretmek, harekete geçirmek ve mücadele bilinci kazandırmaktır.

ERKEKLERDE NİYE SELÜLİT OLMAZ?

Erkeklerde selülit olmamasının en önemli nedeni onlarda başka hormonların, özellikle de yağlı hücre oluşumunda hiçbir etkisi olmayan erkeklik hormonunun bulunmasıdır.

SELÜLİT BÜYÜME ÇAĞINDA TEDAVİ EDİLMELİ MİDİR?

Selülit, genellikle büyüme çağında ortaya çıkar. Psikolojik bir sorundan kaynaklanan bir oburluğun sonucu olmadığı halde 14-15 yaşlarında selülit oluşması, hormonal bir düzensizliğin işaretidir. Genç kızlarda selülit oluştuğunda, düşük kalorili bir rejim izlenebilir, spor ve jimnastik yapılabilir ve çok gerekirse mezoterapi uygulanabilir.

ŞİŞMANLIK İLE SELÜLİT ARASINDA NE FARK VARDIR?

Bu ikisini kesinlikle karıştırmamak gerekir. Eğer kişi şişmansa mutlaka selüliti de olur. Ama selülitin cildin derin dokularını bile etkileyen, temelde hormonal kökenli özel bir bozukluk olduğunu bilmek gerekir. Bu bozukluk, son derece zayıf kadınlarda bile görülebilir. Fazla kiloların tüm vücuda yayılmasına karşın selülit, bacak, baldır, kol gibi belirli bölgelerde görülür.

SIK SIK KİLO ALIP VERMEKTEN NİYE KAÇINMALIYIZ?

Bazı kimseler sürekli kendilerini kısıtlamaktansa, çok kötü bir görünüş alıncaya kadar yiyip şişmanlar, sonra da bu kilolarını çok hızlı bir şekilde vermeye çalışırlar. Bu sistemin sakıncaları çok fazladır. Bu tür rejimler organizma için zararlı, metabolizma içinse korkunçtur. Ayrıca sık kilo alıp verme, mekanik faktörler nedeniyle cildin kendini bırakmasına neden olur, deride çatlaklar meydana gelir.

GÜNDE 3 LİTRE SU İÇİLMELİ Mİ?

Toksinleri ve zararlı maddeleri vücuttan atmak için, günde ortalama 1.5 litre su içmek gerekir. Ancak bu, herkes aynı miktarda su içecek demek değildir. Çünkü her insanın gereksinim duyduğu miktar değişir. Genel olarak içilecek sıvı miktarı kiloyla da ilişkilidir. 100 kiloluk bir kişi fazla zorlanmadan bir günde 3 litre su içebilir. Oysa 40 kiloluk biri için bu miktar fazla gelebilir. Ayrıca, vücutları su tutan kadınlar, içmeye başlar başlamaz şişkinlik meydana gelir. Bu durumda selülitten önce bu rahatsızlığın tedavisi ele alınmalıdır.
NTV

Fondöten kullanma ve saklama yöntemleri

Ciltteki lekeleri gizlemek ve tüm yüzün aynı renkte olmasını sağlamak için etkin bir yol olan fondötenini ne tür bir cilde sahip olursanız olun mutlaka az miktarda sürmelisiniz. Belirginleşmesi gereken noktalar gözler ve dudaklar olmalıdır. Yağlı ciltlilerin yarı sıvı bir fondöten, cildi kuru olanların ise krem şeklinde bir fondöten kullanmaları makyajın daha güzel görünmesini sağlar.

Fondöten nasıl kullanılmalı
Krem, sıvı ya da jöleleri yüzünüze daha ince ve düzgün bir tabaka halinde sürebilmek için, önce elinizin içinde yumuşatabilirsiniz. Yumuşattıktan sonra ise bundan burnunuza, yanaklarınıza, çenenize ve alnınıza birer nokta kondurun. Çubuk halinde bir krem kullanıyorsanız bu saydığımız yerlere bununla küçük birer çizgi çizin. Fondöteni parmak uçlarınıza iyice yayın.

Çenede: Yukarıya, dışa doğru

Yanaklarda: Dışarıya doğru

Alnınızda: Bir yandan öbür yana

Burunda: Aşağıya, burun ucunun altına

Göz Etrafında: Hafifçe bir daire halinde gözkapaklarına doğru iyice yayın.

Fondöteni boynunuza sürmenize gerek yok. Ancak boyun ile yüzünüz arasındaki geçişin sert olmaması için bu bölgeye biraz daha özen gösterin ve fondöteni iyice yayın. Ayrıca fondöteni sürdükten sonra yüzünüzde sünger dolaştırıp fazlalıkları almayı unutmayın.

Ömrü ne kadardır?
İyi kalitede üretilmiş bir fondötenin ömrü, açılmadan 1-1,5 sene, açıldıktan sonra ise 5-6 aydır. Pudra fondötenler akıcı kıvamlılara kıyasla daha uzun ömürlüdür. Açıldıktan sonra 1 yıl kadar kullanılabilirler.

Bozulduğu nasıl anlaşılır?
Kıvamı eskiye oranla daha koyudur, uygularken topçuklar oluşur, renginde ve kokusunda değişiklikler meydana gelir. Yukarıdaki durumlardan herhangi biri bile oluştuysa kesinlikle o fondöteni kullanmamanız gerekir. Cildinizde tahriş ve alerjiye yol açabilir. Uzun süredir duran bir fondöteniniz varsa yüzünüze sürmeden önce mutlaka elinizin üzerinde deneyin.

Nasıl saklamak gerekir?
Her kullanımdan sonra ağzını silin ve kapağını sıkıca kapatın. Işıklı, sıcak ve nemli ortamlarda saklamayın.

8 Adımda Günlük Bakımla Daha Güzel, Daha Çekici, Daha Bakımlı Olabilirsiniz

Her kadının tutkusudur güzel olmak. Bu iş emek ve zaman gerektir ama doğru uygulamalar sayesinde düzenli bir uğraş haline dönüşebilir. Bakımınızı bir güne nasıl sığdırabileceğinizi bu yazıda öğrenebilirsiniz.

Ev işleri, iş hayatı ve çocuklar hem fiziken hem de ruhen yorulmamıza sebep olur. Özellikle de cildimiz bundan nasibini alır. Çoğumuz için günlük bakım çok zahmetlidir. Üstelik bunun için zamanımız da yoktur. Halbuki belli bir düzen içinde yapılan bakım, bizi bir yandan güzelleştirirken öte yandan da kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlar. Kendinize bir program oluşturmak için önerilerimize bir göz atın.

Saat 07:00

10 dakikalık hafif egzersiz ile güne zinde başlayın
Yatağınızda yatarken kollarınızı ve bacaklarınızı iyice gerip kaslarınızı çalıştırmaya başlayın. Ardından hareketli müzik eşliğinde durduğunuz yerde koşun. Göğüs ve kollarınızı çalıştırmak için elinize iki ağırlık alın. Göğüs hızasına kaldırıp 20 kez kollarınızı açıp kapayın.

Saat 07:30

Bakımlı saçlar için beş dakika yeter
Duş alırken saç tipinize uygun krem kullanın. Saç kremleri hem bakım sağlar hem de saçlarınızın daha iyi şekil almasına yardımcı olur. Özellikle ince telli saçlar için sunulan hacim veren kremler, sabahları saçlarınızı daha rahat ve kolay şekle sokmanıza yardımcı olur.

Saat 07:45

Cilt maskeleri hızlı yardımcılarınız
Sabah kalktığınızda cildinizin mat ve cansız göründüğünü fark edersiniz. Bunun için hızlı yüz maskelerinden yararlanabilirsiniz. Bu ürünler genelde hızlı ve pratik uygulama şekillerine sahiptir. Cilt tipine uygun ürünler seçebileceğiniz gibi, canlandırıcı yüz maskeleri de kullanabilirsiniz.

Saat 20:00

Buğu ile derin temizlik
Yoğun bir günün ardından cildinizi dinlendirmenin en iyi yolu buğu banyosu. Buhar cildinizi derinlemesine temizler ve gözeneklerin açılıp gece bakımının daha verimli olmasını sağlar. Buğu banyosu için sıcak su dolu bir kaseye bir avuç gül yaprağı ve beş damla gülyağı dökün. Başınızı bir havlu ile örtüp iki dakika bekleyin. Ardından gece kreminizi sürün.

Saat 20:15

Kaşlarınızı yatmadan önce alın
Aslında kaşlarınızı almak için en uygun zaman öğlen saat 12.00'dir. Çünkü kaş alma işlemi en az bu saatte acı verir. Ama siz yine de akşam saatini tercih edin. Böylece cildiniz gece boyunca dinlenir ve şişkinlik iner. Kaşlarınızı alırken bir elinizle göz kısmını germeyi unutmayın. Bu arada işlemden sonra buzdolabında beklettiğiniz göz kremini uygulamak sizi rahatlatacaktır.

Saat 20:30

Kırışıklıklara müdahale zamanı
Son yapılan araştırmalar; cildin en çok saat 20.00?den sonra neme ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor. Bundan dolayı bu saatte yüzünüze, boynunuza ve dekoltenize kırışıklık önleyici kreminizi bolca sürüp 15 dakika bekletin. Ayrıca gözlerinize de ferahlatıcı bir maske uygulayabilirsiniz

Saat 21:00

Hızlı bir bakım ayaklarınızı rahatlatır
Özellikle kış aylarında haftada en az bir kez ayaklarınıza bakım uygulamayı ihmal etmeyin. Kapalı ayakkabının yol açtığı sertliklere ve hassaslaşmış bölgelere bu şekilde müdahale edebilirsiniz. Ayaklarınızı 5 dakika ılık sabunlu suda bekletin. Ardından topuk taşı ile sertlikleri giderin. Tırnak diplerinizde bulunan derileri geriye doğru itin. Ayaklarınızı bir havlu ile kuruladıktan sonra kremleyin. Yatarken çorap giymenizde yarar var.

Saat 21:30

Güzellik uykusu için kendinize masaj yapın
Stresli bir gün geçirdiyseniz ve boyun ağrıları çekiyorsanız, iyi bir masajı hak ettiniz demektir. Bunun için boyun ve omuzlarınıza birkaç damla lavanta yağı damlatıp masaj yapın. Ayrıca masaj aletleri de kendinize masaj yapmanızı kolaylaştırır. Masajın ardından 15 dakika küvette yatın. Suyun fazla sıcak olmamasına dikkat edin. 37 derece en uygun ısı. Böylece vücudunuz gevşer ve yatmadan önce rahatlamış olursunuz. Küvetiniz yoksa üzülmeyin. Ilık bir duş da aynı rahatlatıcı etkiyi gösterir. Bu arada yatmadan önce bir bardak ılık süt içmek de daha rahat uyumanızı sağlar. Ayrıca uyku problemi olanlar rezene çayını da deneyebilir. Rezene çayı; içeriği ile gevşeyip daha iyi uyumanıza yardımcı olur.


MANİKÜR VE PEDİKÜRÜN PÜF NOKTALARI

MANİKÜR VE PEDİKÜRÜN PÜF NOKTALARI

Bakımlı olmanın ön şartlarından biri de manikür ve pedikürdür.Günlük hayatımızda bütün vücudumuza oldugu gibi el ve ayak bakımınada önem verme-liyiz.Eller iletişim esnasinda en önemli unsurlardan biridir.Şeytan tırnaklarına dikkat edilmeli,kişinin yaşına, sezona ve moda renklere göre oje uygulanmalıdır.

Sürekli kırılan ve ayrılan tırnaklar ,besleyici ilaçlar ile güçlendirilmelidir.Pedikür özellikle yazın büyük önem taşır. Kışın sürekli kapalı ayakkabılar içinde hava almayan ayaklarımızın sağlıklı ve hoş görünmesi için pediküre ihtiyaç vardır. Batan ayak tırnakları kapalı ayakkabılar içinde kaldıkça büyük problemlere yol açar.Uzman kişiler tarafindan tedavi edilmelidir.

AYAK SAĞLIĞI

Tabii ki tıp her zaman en etkili tedavi yöntemlerine sahiptir.Ama bazı küçük problemlerde doktora gitmeden önce evde yapılabilecek tedavi yolları vardır.

NASIR:Ayaklarınızı,içerisinde şampuan bulunan 2lt'lik ılık suda 10 dakika bekletin.Ayak derisini yumuşatmak için,sudan çıkardığınız ayaklarınıza bitkisel yağlar ya da kremlerle masaj yapın.Daha sonra pomza taşı ile ayaklarınızı ovun.Nasırınızı görebileceğiniz şekilde ayaklarınızı bir yastığın üzerine koyun.Nasırın üzerine vazelin sürün.Nasırı pamuklu kadife bir kumaş parçası ile sarın.Her banyodan sonra kumaşı değiştirerek,1 hafta boyunca bu şekilde kapatın.Nasır yenilenirse aynı işleme devam edin,eğer acı devam ediyorsa mutlaka bir doktora görünün.

BAKIMLI ELLER VE AYAKLAR

Her türlü dış etkene maruz kalan ellerimizin itinalı bir bakıma htiyacı vardır.Zarif,düzgün,bakımlı el ve tırnaklar için yapılması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz.İlk iş ellerinizi yıkadıktan sonra yumuşatıcı krem kullanmak ve haftada bir gün manikür ideal.

MANİKÜR

Kuaförünüzde yaptırabileceğiniz gibi,evde kendinizde yapabilirsiniz.

1.Öncelikle tırnaklarınızdaki ojeyi temizleyin,tırnak diplerine yumuşatıcı krem sürün.

2.Sıcak suya birkaç damla şampuan ve yarım limon suyu ekledikten sonra ellerinizi iki dakika bu suda bekletin.

3.Daha sonra tırnak dipindeki etleri itin,yüzeyde kalan ölü dokuyu alın.


4.Tırnaklarınızı törpüleyin,ellerinize krem ile birlikte masaj yapın.

5.Önce tırnak koruyucusu daha sonra oje sürerek manikürünüzü tamamlayın.

EL BAKIMININ PÜF NOKTALARI

-Bakım kremleri tırnak etlerini yumuşatır.

-Tırnaklarınızın nefes alması gerekiyor,bu yüzden sürekli ojeli olmamasına dikkat edin.

-Ellerinizin yumaşacık olmasını istiyorsanız;iki çay kaşığı bal ve yarımlimon suyunu karıştırarak ellerinize sürün.

-Elleriniz çok fazla terliyorsa soğuk suyun altına tutun,soğuk su kan dolaşımını kısa sürede düzenler ve terlemeyi önler.

AYAKLAR:Vücudun bütün yükünü çeken ayaklar ihmal edilmemeli.İlk adım ayakların yorgunluğunu gidermek.Daha sonra pedikür ile son noktayı koyabilirsiniz.

PEDİKÜR

1.Tırnak diplerini yumuşatmak için krem veya jel uygulayın.Daha sonra ayaklarınızı sıcak su dolu bir kapta dinlendirin,yumuşamalarını bekleyin.Suyun içine bitkisel maddeler atabilirsiniz.

2.Daha sonra tırnak diplerini iterek ölü dokuyu alın.

3.Tırnaklarınızı törpüleyin,üst kısmınıda törpülemeyi ihmal etmeyin.

4.Krem sürdükten sonra bir kat tırnak güçlendirici sürün.

5.Ponza taşı ile ayaklarınızdaki ölü hücreyi temizleyin,terlemeye karşı kokulu ayak pudralarını kullanın.

ETKİLİ AYAK BAKIMININ PÜF NOKTALARI

-Ayaklarınıza özellikle topuk kısmına losyon ve nemlendirici ürünlerle masaj yapın.

-Krem sürerken tırnak etlerine sürmeyi ihmal etmeyin.

-Topuklarınız sert ise yatmadan vazelin sürün ve pamuklu çorap giyin.

-Ayaklarınızı dinlendirmek için sıcak su içine lavanta çiçeği yağı ekleyin,yorgunluğu alır.

-Ayaklardaki ölü deriler için peeling yapan bakım ürünleri kullanabilirsiniz.

PROBLEMLİ TIRNAKLARA ÇÖZÜMLER...

Kırılan ya da ayrılan tırnaklarınızı kuvvetlendirmek için ne yapmalısınız? Çoğumuz buna kalsiyum eksikliğinin, ya da düzensiz beslenmenin neden olduğunu sanırız. University of Alabama at Birmingham’dan Dermatolog Prof. Boni Elewski’ye göre beslenmenin tırnakların kırılması üzerinde çok az etkisi var. Bunun esas nedeni kuru tırnaklar. Kırılan tırnaklar için en iyi çözüm yağlar ve losyonlarla onlara iyi bir bakım sağlamak. Tırnaklara derin bir terapi vermek için 10 dakika süreyle ılık zeytin yağında bekletebilirsiniz. Yüzeysel uygulanan tırnak güçlendiriciler de hiç bir işe yaramıyor ve nemlendiricilerin nüfuz edilmesini engelliyor. Soya proteininin de tırnaklar üzerinde çok faydalı etkileri mevcut, özellikle soya sütü ve tofu ya da günlük olarak B Vitamin ailesinden gelen ‘biotin’ alabilirsiniz. Ya 80 mg’lık haplar halinde ya da yumurta sarısı veya maya yiyerek bu ihtiyacı karşılayabilirsiniz.

EL ESTETİĞİ

Hava kirliliği, güneş ışınları, kötü hava koşulları gibi olumsuz etkenlerden ellerinizin de etkilendiğini biliyor muydunuz? Bakımına dikkat edilmeyen ve hoyratça kullanılan eller, yüzünüzden daha çabuk yaşlanıyor. Yaşlanmasının en önemli belirtisi ise derisinin diriliğini kaybetmesi ve üzerinde açık kahverengi lekeler oluşması. Ancak kozmetik cerrahide bunun da çaresi var. Lazer operasyonuyla, ellerin üzerinde oluşan lekelerin tümü yok edilebiliyor. Bu aşamaya gelmeden önlem alınması da olası. El derisinin kırışmasına ve leke oluşmasına karşı üretilmiş birçok özel ürünü piyasada rahatlıkla bulabilirsiniz. Temizlik için nemlendirici ya da krem içeren el sabunlarını tercih edin. Ellerinizi yıkadıktan sonra kuruluk hissediyorsanız, nemlendirici bir kremi masaj yaparak uygulayın. Doğal ürünlerin yanı sıra markaların da el nemlendirici ürünleri bulunuyor. Güneş ve kötü hava koşullarına karşı koruyucu krem sürün. El derinizde sertleşme varsa, AHA’lı ürünlerle bu sorunu ortadan kaldırabilirsiniz. Leke oluşumunu engellemek için retinol, A, C ve E vitaminleri içeren bakım kremlerini kullanın.
Sema Çelebi

Güzelliğin Esas Kuralları

Güzelliğin esas kuralları


Hepimiz giderek artan bir biçimde sağlığımızla daha fazla ilgilenmeye başladık. Hastalıklardan nasıl korunacağımızı, vücudumuzu nasıl güçlendirebileceğimizi, sağlık sorunlarımızı daha erken nasıl tanıyabileceğimizi dikkatle araştırıyoruz. Ortalama yaşam süresinin uzaması, emeklilik ve yaşlılığa ilişkin endişelerimizi çoğalttı. Yirmi beş yıl önce emekli olanların emeklilik sonrası ortalama yaşam süreleri on yılı pek geçmemiştir. Bugün ise bir emekli en az 20-25 yıllık yeni yaşam süreciyle karşı karşıyadır. Yaşlılık belirti ve değişimlerinin bedeninize daha yavaş yerleşmesine engel olmak hakkınızdır. Bu yönde göstereceğiniz sağlıklı davranışlar, geç ve genç yaşlanmanıza, yaşlanırken de sağlam kaslara, kemiklere, göz, kulak ve eklemlere sahip olmanıza destek olacaktır. Bu çabalarla yaşınız ilerledikçe bellek azalması, kalp-damar sorunları, cinsel problemler ve güçsüzlük ile daha az karşılaşacaksınız. Bütün bunlar sadece sizin sağlığınızla ilgilenmeniz ve kendinize iyi bakmanızla mümkündür.

Sağlık bilinci

Siz yaşlandıkça fiziksel görünümünüzün de değişeceğini biliyorsunuz. Boyunuz yavaş yavaş kısalacak, cildiniz kırışacak, saçlarınız beyazlaşacak, kaslarınız bir miktar gevşeyip sarkacak. Bütün bu değişimleri biraz daha geciktirip hafifletmeyi, orta yaş ve sonrasında özellikle kadınlar çok önemserler. Ne saç dökülmesi, cilt kırışması, boy kısalması, ne de siz yaşlandıkça aldığınız kilolar, genişleyen karın ve kalçanız yaşlanmanın değiştirilemez ve önlenemez sonuçları değildir. Kemik kırılganlığındaki artış (osteoporoz) ile yapacağınız akıllı bir mücadele, boyunuzun kısalmasını da, belinizin eğilmesini de engelleyecektir.

Daha az kalori tüketip yeterli ve dengeli beslenir, daha fazla fiziksel aktivitede bulunursanız kilo almanızı da engelleyebilirsiniz. "Kozmofarmasötikal" destekler ve erken başlatılmış, bilinçli yürütülmüş bir cilt bakımı ile yaşlılığa bağlı cilt sorunlarınızı bir hayli azaltabilirsiniz. Bütün sorun sağlık bilincinizi doğru oluşturmanız ve geliştirmenizdedir. Sorunu gereğinden fazla büyütmez ama gerekli önlemleri ve kontrolleri de ihmal etmezseniz sağlıklı bir yaşlılık sizi beklemektedir. Eğer fiziksel görünümünüze ilişkin olarak kendinizi daha iyi hissetmek istiyorsanız yapabileceğiniz başka şeyler de var:

Ruh ve beden

Sadece dış görünümünüze takılıp kalmayın. Siz, vücudunuz ve onun içinde yaşayan ruhsal yaşamınızla bir bütünsünüz.

Yüksek enerji

Enerji seviyenizi yükseltin. Daha çok egzersiz yapın. Düzenli fiziksel aktivite formda kalmanızın başlıca belirleyicisidir. En az haftada 3-4 kez 30-45 dakika fiziksel aktivite yapmayı planlayın. Egzersiz enerji düzeyinize tavan yaptıracak ve daha iyi bir fiziksel görünüme sahip olmanızı sağlayacak en iyi ilaçtır.

Kendinizi sevin

Kendinizden hoşlanın. Ne yapın edin, ilk önce kendinizi sevin, kendinize güvenin. Her aşamada kendinizi ödüllendirin.

Geleceği düşünün

Eski fotoğraflardan faydalanın. Gelecekte nasıl bir fiziksel görünümde olacağınızı keşfetmeye çalışın. 10-20 sene sonraki resminizi çizmeye, hayal etmeye çalışın. Eski fotoğraflarınızı dikkatle inceleyin.

İltifat edin

Kendinize iltifat edin. Size saçma da gelse, çocukça gibi de görünse aynaya her baktığınızda kendinize iltifat edin. Aynada kendi kendinizi yakışıklı ya da güzel bulmaktan ve bunu hissetmekten çekinmeyin.

Bakımlı giyinin

Güzel ve bakımlı giyinin. Fiziksel görünümünüzü tamamlayacak temiz ve düzgün elbiseler giymeye özen gösterin.

Wellness notları

Elma suyu en az portakal suyu kadar değerlidir. Elma suyunda beklenenin çok üzerinde kalp hastalığına karşı koruyucu antioksidan etkili polifenol olduğu belirlenmiştir.

Aloe Vera (sarısabır) otu suyunun herhangi bir sağlık yararının olduğuna dair hiçbir bilimsel kanıt mevcut değildir. Aloe Vera suyunu, şiddetli ishal ve krampları göze alıyorsanız (!) laksatif-bağırsak boşaltıcı gibi kullanabilirsiniz.

Eğer olduğunuzdan daha fazla yaşlı görünmek istiyorsanız bol bol sigara için!.. Sigara cildinizi daha erken kırıştıracak, dişlerinizi daha erken dökecek ve saçlarınızı daha çabuk beyazlatacaktır.

Uyarılar

Yanlış ilaç kullanımı yaşlandırıyor.

Pek çok araştırma fazla miktarda, gereğinden uzun süreyle ilaç kullanımının yaşam sürenizi olumsuz yönde etkilediğini ortaya koymuştur. İlaç kullanımı ile ilgili sorunlarla daha az karşılaşmak istiyorsanız, aşağıdaki önerileri dikkate almalısınız:


Kullandığınız ilaç sayısını en aza indirin. Kullanım süresini ve önerilen dozu asla geçmeyin.


Optimal yarar sağlayan en düşük dozlarda ve sürede kalmaya özen gösterin.

İlaç alerjilerinizi mutlaka not alın.

Yeni bir reçete hazırlandığında doktorunuza, eczacınıza ve hemşirenize halen kullandığınız ilaçları da hatırlatın.

Doktorunuza ilaçların tedavi edici düzeylerini takip etmesi ve toksisite araştırmalarını yapabilmesi için izin verin.

Kullandığınız her ilaç için doktorunuzdan ya da eczacınızdan bilgi talep etmekten çekinmeyin.

Birden fazla ilaç kullanıyorsanız ilaçlar arası etkileşime yönelik bilgi isteyin.

Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU